Adam harcama kolaycılığı

Kapitalizm dünyanın tamamında, özellikle de tüketimde sınır tanımıyor. Önümüze ne geldiyse tüketmeye başladık. Daha da kötüsü çevrenizdeki her şey, bizi tüketmeye zorluyor. Adeta tüketmedikçe toplumdan dışlanıyorsunuz. Bu bazen para, bazen teknoloji, bazen duygular, çoğu zaman da bazen insanlığımızı tüketiyoruz. İnsanlığımızı tüketmemizin temel sebeplerinden bir tanesi de “Adam Harcama Kolaycılığımız” olsa gerek.
Ne demek adam harcama kolaycılığı? Her şeyi harcadığımız gibi doğrular yerine hatalara odaklandığımız için çevremizdeki dostlarımızı eleştireceğiz derken, yerden yere vurmaya başladık. Ya siyahtır ya beyazdır anlayışından dolayı mahallemizde, ilçemizde, ilimizde arkadaş bırakmadık.
Beğenilmeyen ve beğenmedikleri kişileri bir kalemle çizme hastalığımız nereden geldi, diye hep düşünür dururum. En acısı da “Müslüman Müslümanın (din) kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu düşman eline vermez (himaye eder). Her kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun (bu iyiliği) sayesinde kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her kim dünyada, bir Müslümanın (ayıbını) örterse Allah da kıyamet günü onun (ayıbını) örter.” Sözlerini söyleyen bir peygamberin ümmeti olduğunu iddia edenlere bulaşmış bir hastalık.
O zaten zamanında şunu yapmıştı şimdi bunu yapıyor diyerek neredeyse amel defterini dürme görevini bizlere kim bulaştırdı acaba?
Mangalda kül bırakmayan muhaliflere bile meydan okuyacak şekilde yılların dostluklarını bir çırpıda yok etmeyi başardık (!) Kendi ülkemizde, kendi değerlerimizi anlamsız ve gereksiz bir kibir içinde adam harcama hastalığı bizlere nereden bulaştı acaba? Bulaştı diyorum çünkü bu bir hastalık. Hem de henüz aşısı ve ilacı icat edilmemiş bir hastalık.
Öfkeli sözlerinin kör bir noktası var ve bu kör nokta da o sözleri ortaya çıkaran bakış açısından başka bir şey değil: “Kimliğime bir halel gelmesin de, ne batıyorsa batsın!” anlayışının aslında bizi ve toplumu batırdığının farkına ne zaman varacağız?
Dava adına başladıklarımızın kah saç modelini beğenmedik, kah yürüyüşünü beğenmedik, kah bizimle maça gelmedi diye küstük, kah söylediklerimize bir defa karşı geldi diye konuşmaz olduk, kah… kah… Bitmedi. Ama dostluğumuzu “kah” lar ve hiçler uğruna bir çırpıda bitirdik. Muhalefet ettiğimizi, yani kötü dünyayı kurtardığımızı zannediyoruz. Oysa dünyayı kurtarmak bir tarafa kendi dünyamızı yıktığımızın farkında bile değiliz. Gündelik konularla birbirimizi ötekileştirdiğimizi sanki birileri bizlere unutturmaya çalışıyor.
En kötüsü de en yakınımızdakileri dahi harcarken karşılıklı konuşmak yerine sosyal medyadan klavye silahşörlüğü yaparak adam harcadık. Sosyal medyada trend topic ( o an adından çok bahsedilen konu) olan konulara bakın ya birisini istifaya çağırırız ya da ölüm fermanını imzalarız. Oysa bir haber geldiğinde araştırmayacak mıydık? Her paylaşılan ya da söylenen cümlenin doğruluğunu araştırmayacak mıydık? Bu bizim için bir sorumluluktan öte bize bir emir değil miydi?
Mevcut dünyaya yönelik eleştirilerini, “o şucu, bu bucu, hatta o bizim cemaatten değil” diyerek ötekileştirmek hastalığının nereden bulaştığını araştırmak elbette ki benim görevim değil ama bu toplumsal ötekileştirmenin de ötesinde yalnızlığa kanat açmaktan başka bir yola çıkmıyor. Farkında değil miyiz? En yakınımızdaki arkadaşlarımızın kimisini makamda rakibim diyerek, kimisini kıskançlıklarımız, kimisini anlamsız kibirlerimiz nedeni ile ötekileştiriyoruz.
Ne hazin ki biz de adam zor yetişir, kolay harcanıp çabuk tüketilir. Bir ilim adamının yetişmesi için yıllara ve büyük fedakârlıklara ihtiyaç vardır. Ama yetişmiş birini silmek için yerli yersiz bir tek cümle, bir yalan haber yeterlidir. Hatta bunu bir klavye başında yaparak kendimizi kahraman dahi ilan ederiz.
İnsanların hatalarını iyi niyetle söyleyip yapıcı bir dille ifade etmek bize yakışan bir yöntem olmalıdır. En yakın arkadaşlarımızın dahi hatalarını aramak, hataları nedeniyle onları dışlamak bize yakışmaz. Kaldı ki hangimiz hatasısız? Hangimiz günahkâr değiliz? Oysa hata yapmak iddia edilenin tam aksine insani bir durumdur. Sabretmeyi ve dostlarımızı hatalarından dolayı hoş görmeyi öğrenmek zorundayız.
Dünya menfaatleri için dostlarımızı kaybederek kendimizi yalnızlığa bırakmayalım. Yalanın egemen olduğu bir ortamda, doğru söyleyenlerin cümlelerinin cılız kalmasına fırsat vermeyerek destek olalım.
Sahi; On yıl önceki arkadaşlarınızdan kaç tanesi ile irtibatımız devam ediyor?
Sevgide kalın, sevgiyle kalın
Çok güzel demişsiniz başkanım.
Sayın başkanım çok isabetli bir konuya değinmişsiniz. Altına imza atmanın ötesinde yapacak eleştirilecek bir durum göremedim. Allah razı olsun. Kaleminize sağlık.
Benlik davasını bırak, Muhabbetten olma ırak. Sevgi ile dolsun yürek, Hoşgörülü olmaya bak… (Yunus Emre) Saygılar Fatih Hocam
Başkanım kaleminize sağlık, bu konuda da olduğu gibi, toplumsal sorunlarımızın temelinde hep kaybettiğimiz değerlerimiz geliyor…Umarım tekrar bu değerleri nesillerimize aşılayacak çözümler üretiriz…
Müslüman, müslümanın ayıbını örter. Diyor Mevlâmız ama olmayan kusurlarla en yakın dost,arkadaş dediğimiz kişilere olmayan şeyleri varmış gibi söylerek kendilerimizi onların yerlerine monte ediyoruz.Ne alan ,ne satan hayrını görmüyor. Samimi olmayı nasip etsin uzun ömürler versin Mevlamız…Samimi Md.samimi başkanımız…Yolun ve gönlün açık olsun….
Saygıdeğer Başkanım maalesef günümüzde adam harcamak her şeyden daha normal ve daha kolay olmuş. Sözde söz vermek namustur diyorlar. Eğer öyle ise bu insanlar namus yiyorlar. Maalesef.
Adam harcama kolaycılığı beklentilerin, menfaatın, kazancın vb. kesiştiği her yerde yaşanması muhtemeldir. Devlet başkanı Hz. Osman şehit edilirken sesini çıkarmayanlara tarih tanıklık etmektedir
Sistem Kapitalizm. İnsan ve tüm değerler bozuk para, metea. Sonuç: bunların harcanmasından daha doğal ne olabilir ki? Bir ayrıntısı var bozuk para zamanla biter ama harcanacak adam bitmez.
Başkanım güzel bir yazı olmuş elinize sağlık. Aslında bu yazıya eklenecek ötesi şeyler var. Ama mesaj alınmıştır
Günümüz problemi olan konuya çok iyi vurgu yapmışsınız başkanım.
Harca harca bitmez adamlarımız var bizim. Harcayanlar alttan yetişecek ve pek yakında harcanacak olmaları da sulamakla meşguller. Nane yetiştirmek gibi bir şey. Önce biçersin sonra da bir güzel sularsın. Böylece biçmeye devam edersin
Hazret-i Enes’in (radıyallahü anh) rivayetine göre, Peygamberimiz (aleyhis-salâtu ves-selâm) bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuştur: “Sizden biri, kendisi için sevdiğini (istediğini, arzu ettiğini, din) kardeşi için de sevmedikçe (istemedikçe, arzu etmedikçe) gerçek îmâna eremez.” [Buhârî, Îmân 6; Müslim, Îmân 71 (45); Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme 60 (3517); Nesâî, Îmân 19 (3, 115); İbn-i Mâce, Mukaddime 9 (66).]
Düşman girmiş hanemize ortak olmuş tanemize birimiz bir tanemize selâm vermez, selâm almaz, yo göstermez, ..vs. neme lazım. Üstadım alın ve akıl terini alkışlıyorum. Doğru söyleyenler genelde hep onuncu köydeler. Orda kalmaya devam… Saygı, dua ve selâmlarımla…