Benim imzam, senin imzanı döver

Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığım illerde üniversitelerle iş birliği yapmak gayreti içerisinde oldum. Özellikle Eğitim Fakülteleri ile görevimiz gereği daha çok işbirliği içerisinde çalıştık. Aynı şekilde Eğitim Fakültesi son sınıf öğrencilerinin staj (öğretmenlik uygulaması derslerinin) uygulamaları başta olmak üzere birçok alanda Milli Eğitim Müdürlükleri ile üniversiteler iş birliği içerisinde çalışırlar, çalışmak da zorundadırlar. Öğrencilerin staj çalışmalarının dışında araştırma çalışmaları, çalıştaylar, seminerler, okullarımızda akademik çalışmalar yapılması gibi birçok konuda iş birliği çalışmaları yapıldığı bilinmektedir.
Yönetici olarak görevi yaptığım illerde buna benzer çalışmalar yapıldı. Ancak dikkatimi çeken bir husus olmuştu. Tüm bu çalışmalar yapılırken her bir çalışma için üniversite ile il milli eğitim müdürlüğü arasında her faaliyet için yazışma yapılıyordu. Karşılıklı yazışmalar arzu edilmeyen şekilde süreci uzatıyordu. Çoğu zamanda yapılması planlanan çalışmalar sekteye uğruyordu. Bu durum hem milli eğitim olarak bizleri, hem de üniversitelerde kırtasiyeciliği artırıyordu.
Bürokrasiyi azaltmak ve lüzumsuz yazışmaları kaldırmak adına üniversitenin ilgili birimleriyle görüşmeler yaptık. Görüşmeler sonucunda karşılıklı yazışma yapmak yerine bir protokol hazırlanması ve yazışmalara gerek kalmadan bu protokol çerçevesinde çalışmaların yürütülmemesi konusunda mutabık kaldık. Böylece sürecin, bürokrasiye takılmadan ve kırtasiyeciliğe boğulmadan daha seri olarak gerçekleşmesi konusunda hem fikir olduk.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak, konu ile ilgili bir çalışma grubu oluşturdum. Bu çalışma grubu protokol taslağı üzerinde çalıştı. Taslak, belirli aralıklarla bazen yüz yüze görüşmeler bazen de sanal ortamda paylaşılarak karşılıklı görüşler alınıp taslağa son hali verildi.
Milli Eğitim olarak Protokol Taslağının son hali, üniversitedeki yetkili kişilere teslim edildi. Üniversite yetkililerinin taslak ile ilgili son görüşlerini bildirmeleri ve katkı sunmaları istendi. Yapılacak eklemelerden sonra taslağın son halini rektöre sunmalarını, uygun görülmesi halinde protokolün imzalanacağı belirtildi.
Taslak yaklaşık iki hafta üniversitede bekletildi. Protokolün son hali ile ilgili görüşlerinin ne olduğu konusunda birkaç telefon görüşmesinden sonra nihayet protokol taslağını Milli Eğitim Müdürlüğüne gönderdiler. Üniversitenin görüşleri dâhil edilerek protokole son hali verildi. Protokolü Milli Eğitim Müdürü olarak imzaladım. Rektörün de imzalaması için üniversiteye gönderdim. Yine bir süre bekletildikten sonra protokol imzalanmadan ve bir gerekçe de gösterilmeden Milli Eğitim Müdürlüğüne geri gönderildi.
Hayretler içerisinde idim. Uzun süredir üzerinde çalıştığımız ve bütün maddeleri üzerinde hem fikir olduğumuz protokol neden imzalanmamıştı? Hemen telefonla rektörü aradım. Rektör yerinde olmadığı için özel kalemine protokolün neden imzalanmadığını sordum. Aldığım cevap beni daha da çok hayrete düşürmüştü.
-Protokolde rektörle sizin imzanız aynı hizada.
Önce anlayamadım. Ardından cümle devam etti.
-Rektörümüzle sizin imzanız aynı hizada olmamalı. Çünkü Rektör, protokolde sizden önce geliyor, dedi.
Oysa protokol iki kurum arasında imzalanıyordu. Burada bir yanlışlık var diye düşünmeye başladım. Diyelim ki doğruydu. Ama nelerle uğraşıyorduk? İşin amacından uzaklaşıp benim imzam senin imzanı döver demeye getiriliyordu.
Bizim için önemli olan çocuklara faydalı olmak, bürokrasiyi azaltmak deyip, protokolü yeniden üniversite yetkililerinin isteğine göre düzenleyip yeniden imzalanması için gönderdik. Protokol, yine uzun bir süre rektörlükte bekletildi. Yine taslağın safahatını öğrenmek için aradım. Aldığım cevapla bu defa şok olmuştum.
-Müdür bey, protokolde siz teklif edin, vali beyin ismini açın, karşısında da rektör beyin ismi olsun. Siz burada sadece sekretarya görevini yürütebilirsiniz, denilmez mi?
Bu defa verilen mesaj; “Bu tip protokolleri rektör, ancak vali ile karşılıklı imzalar. Burada sizin sadece sekreterlik göreviniz var.” demekti.
Aman Ya Rabbi! Bizler nelerle uğraşıyoruz?
Hem özerk, hem bağımsız, hem de özgür düşüncenin hâkim olduğunu düşündüğümüz üniversitedeki anlayışa bakar mısınız? Bir tarafta insanın DNA’sının sarmalında dolaşan, uzayın fethine çıkan gelişmiş dünya üniversiteleri, diğer tarafta protokol metninde kim nereye imza atmalı? Kimin imzası kimin imzasının yanında ya da üstünde olmalı? mücadelesini yapan ülkemizde EGO’su tavan yapmış bir kısım üniversite camiası…
İlim dünyasında, ego’ları gömecek mezarcı aranıyor desek, haksız mıyız acaba?
Sizce kimin imzası kimin imzasının üstünde olmalı? ?? ?? ??
Yorum yaptım ama okuyan kardeşlerimden Kasas suresi 83. ayeti özellikle okumalarını istirham ediyorum.
Ah güzel kardeşim ah. Ah ki ne ah. Ahımdan ne anlattığımı anlayanlara selam olsun. Saygılarımla.
“Cihanı bize mülk olarak verseler, Seher vakti aşk ile “Allah” deyişimize değişmeyiz.” Beyazıt-ı Bistamî (R.A)
Bürokrasiyi hızlandırmak adına yaptığınız ve gene de sonuç alamadığınız bir çalışma bu kadar uzun sürüyorsa vah halimize,
Hocam yazınız ,bürokraside kangren haline dönüşen makam yarışlarının nelere mal olduğunu gayet güzel özetlemiş. Size daha garibini yazmak isterim. Çok şükür yeni Rektör geldi ve yönetim değişti şimdi. Geçen yıl (Eski Rektör döneminde)Kırgızistan Bişkek ‘te yaşanan olayı yazmak istedim. Okulumuz Manas Üniversitesi Kampüsü içerisinde bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir okuldur Gerek öğretim üyeleri ve gerekse Türk vatandaşlarımızın çocukları öğrenim görmektedir. Bu nedenle bizler ve ailelerimiz Üniversite kafelerinden ve sağlık merkezinden faydalanmaktayız. Kafelerden ücret mukabilinde yararlanmaktayız. Ancak Manas Üniversitesi Yönetimi 17 Haziran da(2020) bir karar alarak sadece öğretmenlerin ,kafelerden yararlanmasını yasakladı. Ayrıca sağlık merkezine de kısıtlama getirerek tedavisi devam eden ya da enjeksiyon yaptırmak isteyen öğretmenlere yasaklama getirdi. Manas Üniversitesi içerisinde bulunan okulumuzun bahçesinde oturmayı da güvenlik görevlilerinin inisiyatifine bıraktı. Yani mesai saatleri dışında okulumuzun bahçesinde dahi oturmamız yasaklandı. Müşavirliğin girişimleri sonucu bu karardan vazgeçildi. Kendi çocuklarını okutan öğretmenlere ,yabancı bir Ülkede dahi kendi vatandaşı gözüyle bakmayan Rektör şu an Türkiye ‘de bir Üniversite de öğretim üyesi.
O ego abidesi sektörden bir b.k olmaz. Size katkısı da olmaz o adamın. Bence o rektör görüntüsünü tesbihin ucuna bağlayıp sallayacaksın.
Amele Milli Eğitim, programlarda kelle sayısını artırmak için öğrenci de alırlar. E tabi haddi de bilmek lazım
Yeni nesillerin matematik ,fen öğrenmeden önce alması gereken derse geliyoruz yine :Değerlerimiz …..bunu almış birisi bunlara takılmaz diye düşünüyorum.
Elinize emeğinize sağlık ülkemizin bürokrasi noktasında ki bir konuyu ele almışsınız yönetici kadromuzda ben ve kibir öne geçiyor. O zaman işler yavaş, onemsiz hale getiriliyor. Pratik olarak çözüm getirenler farklı olarak yorumlanıyor. Inşaallah ben ve kibir olmayan yöneticiler olması temennisi ile kaleminize kuvvet….
Üzülerek belirtmeliyim ki birçok kurum yöneticisinde var olan ben egosunun dışa yansıması.
Dediğiniz gibi sayın başkanım, daha çok çalışmalıyız çok.
Çünkü o kişi hak ederek oraya gelmedi.
Eeee onların imzaları tabii ki çok önemli. onun içinde Dünya ve Avrupa sıralamasında bizim üniversitelerimiz İlk onu hiçbir zaman başka ülkelere bırakmıyor. Şimdi kalkıp da paşdaşı olduğu MEB ile mi muhatap olacak.Güldürmeyin insanları????
Çok üzücü bir durum. Mevkiinin bir önemi yok. Önemli olan eğitim adına bir çalışma yapılması. Rabbim bizi kibirden korusun. Bu tip insanlara devlet görevi bitince selam veren olmaz