Bir Yazar Bir Kitap (Sezai KARAKOÇ – Dirilişi Neslinin Amentüsü)

Kitap Tanıtımı (Diriliş Neslinin Amentüsü) : 13 bölümden oluşan, Sezai Karakoç’un fikir planında çıktığı yolun ve neden çıktığının bizlere özetini sunan, özellikle gençlere hitap eden ve zihnindeki gençliği ifade eden bir eseridir. Bu eserde yazarın, fikri plandan daha ziyade, kendini bir diriliş eri olarak görmesi, ruhunun derinliklerinde yatan aksiyonun bir göstergesidir. Tanrıya inanmanın, daha doğrusu Tanrısız bir düşüncenin nasıl olabileceğini sorar, her çıkmaz sokağın, her köşenin başında Tanrının kendisini insana gösterdiği o kadar çok portre vardır ki buna rağmen Allah’ı inkar eden ideolojiler, kendinin varlığını, kibirlerinden dolayı yine kendinden olduğunu iddia edecek kadar alçalmış ve bunun sonucunda, insani özden uzaklaşmışlardır. Oysa özgürlük denen şey Allah’ı inkar değil bilakis Tanrı’ya sonsuz bir şekilde güvenmek ve ona inanmaktır. “Ben inandığım için özgürüm” der. Vücudunu ruhuna teslim etmiş bir Sezai Karakoç vardır. Ölümsüz ruh zihnini kendi yanlış temayüllerinden kurtarır ve sonsuzluğa doğru insanın yürümesini sağlar.
Sezai KARAKOÇ üstadın kanaati şudur ki; ’Öncü bir neslin, diriliş neslinin yetişmesi elzemdir. Bu neslin en belirgin özellikleri; tarih bilinci ve derinliği, içinde yaşadığı toplumla barışık olma ve toplumunun her katmanında varlık gösterme, çalışkanlık ve savaşçılık olmalıdır.
Öncelikle diriliş eri savaşçı olmak mecburiyetindedir. Kendi mevziisini korumakla mükelleftir. Bu savaşı verirken üstadın ifadesiyle top, tüfek, molotof, bomba, füze kullanmayacaktır. Çünkü bu savaş bir ruh savaşıdır. Medeniyet savaşıdır. Zihniyet savaşıdır. Batı uygarlığı ile savaşabilmenin yolu da medeniyetin bilim, sanat, estetik ve düşünce açısından gelişmesi, bu alanlarda kendine özgü bir dinamik oluşturmasına bağlıdır. Diriliş bu anlamda tam olarak Hz Peygamberin sünnetini ihya etmek demektir. Zira Peygamberimiz, ahlak, düşünce, iman-inanç yönünden olduğu gibi silahlı savaş anlamında da bir karşı çıkış göstermiştir. Savaş ise yalnız silahla yapılmaz.
Bu savaşın ana unsuru irfanı yüceliş ve değerlerdir. Dava hakikat davası savaş hakikat savaşıdır.
Üstat tarihi ve hayatı yorumlarken hakikat savaşı ve hakikate karşı savaş tabirini kullanmaktadır. Onun nazarında Adam Simith ile Marks aynıdır. Çünkü her ikisi de insan egosunu putlaştıran ve son kertede insanı yine kendisi gibi insan olan varlığa kul/köle eden bir anlayış olmaktan öte geçememişlerdir.
Üstada göre ; diriliş eri hem doğuyu hem de batıyı bilmelidir. Eski uygarlıkları derinlemesine incelemeli, bu uygarlıkların yükseliş ve düşüş sebeplerini etüt etmelidir. Bugünkü acıklı durumunun mutlaka birden çok sebebinin olduğunu fehmetmeli ve İslam kültür ve medeniyetine mensup olan birinin bu hali kabullenmesinin mümkün olmadığını idrak etmelidir. Tarihin sırlarını kurcalamalı ve peşin hükümlerden uzak durmalıdır. Sözlerin ve olayların sadece görünen anlamlarıyla değil arka planında nelerin gizli olduğuyla da ilgilenmelidir.
Üstadın Müslümanların gerilemesiyle alakalı yaptığı tespitte oldukça önemlidir. Onun kanaati, Müslümanların önce İslam’ın zaman ve tarih sorumluluğunu yitirmeleri ve ardından toplum borçlarına duyarsızlaşmalarıdır. En sonunda da günümüzde ne yazık ki İslam düşmanlarının saldırıları her birimizin iç benliğine doğru sarkmaya başlamıştır. Bu tespit bize şunu öğretmektedir ki Müslümanlar içinde yaşadıkları zamana ve topluma karşı sorumludurlar. Bu durum onların şahitlik bilinciyle yaşamalarını ilzam eder. Öyle bir şahitlik ki gelecek nesillere sahih bir miras olacak evsafta bir şahitlik.
Sonuç olarak, gelecek olan diriliş neslinin amentüsünü bütün benliği ile yaşayarak,hissederek ve umutla kaleme alan üstat Sezai KARAKOÇ’a minnettar olduğumuzu beyan etmekten kıvanç duyarız.
Müslümanlığın eksiksiz bir şekilde gerçekleşmesi için de insan ilk önce kendi içinde Müslüman olmalı, sonra bunu toplumsal alanda yaşamalıdır. Sonra da psikolojik ve toplumsal muhtevaya tarih şuurunu da eklemelidir. Günümüzde en büyük savaş, insanın iç dünyasında gerçekleşmektedir.
Olması gereken ilkeler, amentünün kültür, ekonomi ve sosyal plandaki ilkelerini bu şekilde sıralandıktan sonra bütün meselenin geçmişte özü yitirilen varoluş şuurunun yeniden kazanılması yolunda köklü ve sürekli bir girişimin başlaması gerektiğini söyler yazar. Bu girişim de diriliş girişimidir
Sezai KARAKOÇ Hayatı:
1933’te Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Parasız yatılı okuduğu Gaziantep Lisesi’ni 1950’de bitirdi. 1955’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nden mezun oldu. 1956-1965 arasında Maliye müfettiş yardımcılığı ve gelirler kontrolörlüğü görevlerinde çalıştı. Temmuz 1965’te memurluktan ayrıldı.
Gazetecilik ve yayıncılık işlerine girişti. “Diriliş” dergisini aylık, haftalık bazen haftada iki kez yayınladı. 1971’den sonra kısa bir süre için Gelirler Genel Müdürlüğü’nde gelirler kontrolörlüğü yaptı. 1974 sonrası yeniden devlet memurluğu görevinden ayrılarak gazetecilik ve yayıncılığa başladı. Yeni İstiklar, Yeni İstanbul, Babıali’de Sabah, Milli Gazete’de yazılar yazdı.
Başlangıçta Pazar Postası’nda İkinci Yeni akımı doğrultusunda şiirler yazdı. Daha sonraki yıllarda tümüyle kendi şiirine yöneldi.
Yeni biçim araştırmalarına, değişik imgelerle kendine özgü, mistik ve İslami içeriğe yer veren eserleriyle kuşağının en iyi şairleri arasına girdi.
NOT 1:“Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”isimli şiirini dinlemeden geçmek olmaz diye düşündüm. Bu şiiri dinlemek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.
NOT 2: “Mona Rosa” isimli şiirini dinlemek isterseniz de aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.
ŞİİR:
- Körfez (1959)
- Şahdamar (1962)
- Hızırla Kırk Saat (1967)
- Sesler (1968)
- Taha’nın Kitabı (1968)
- Kıyamet Aşısı (1968)
- Gül Muştusu (1969)
- Zamana Adanmış Sözler (1970)
- Şiirler (1975)
- Ayinler (1977)
- Leyla ile Mecnun (1981)
- Ateş Dansı (1987)
- Alınyazısı Saati (1989)
- İslamın Dirilişi (1967)
- İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü (1967)
- Mehmet Akif (1968)
- Mağara ve Işık (1969)
- Edebiyat Yazıları 1 (1982)
- Edebiyat Yazıları 2 (1986)
ÖDÜLLERİ
- 1968 Milli Türk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası
- 1970 Sürgündeki Macar Yazarları Gümüş Madalya Ödülü
- 1982 Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü
- 1988 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü
- 1991 Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü
Kaleminize sağlık Fatih Bey. Bu neslin belki de en çok ihtiyaç duyduğu/duyması gereken bir konuda yazılmış harika bir kitabı tanıtmışsınız. Efendimiz (s.a.v)’in de buyurduğu gibi:” Küçük cihat bitti büyük cihat başladı ‘ anlayışına dem vuran enfes bir eser.
Ömrünü İslama adamış, dava adamı. Allah razı oldun hizmetlerinden.