Cenazede ve atamada önceliklerimiz

Herkesin farkında olduğu ama hiçbir şey yapmadığı ya da yapmak istemediği duygularımızdan, bizi biz yapan insani özelliklerimizden her geçen gün bir parça kopuyor. Ama nereye kadar? Bir süre sonra bir şey kalmayacağının ne zaman farkına varacağız?
Geçen yıl sosyal medyada internet gazetelerinde son dakika olarak düşen bir haber vardı. Konu eğitimle ilgili olunca ben de bu yazıya dikkat kesildim. Ayrıntılı bilgi sahibi olmak adına bu yazıyı detaylarına kadar okudum. Detayları dediğim de, altı-yedi cümleyi dahi aşmayan bir haber.
Sosyal medyaya da bu haber paylaşılmıştı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın konu ile ilgili paylaşımına bakmak istedim. Milli Eğitim Bakanı da Samsun’un Çarşamba ilçesinde öğrenci servis minibüsünün kaza yapması ile ilgili bir paylaşım yapmıştı. Öğrenci servis minibüsünün kaza yaptığından, kazada minibüste bulunan öğrencilerden 12’sinin yaralandığından bahsediyordu. Paylaşımın devamında bu 12 öğrenciden ikisinin daha sonra vefat ettiği bilgisi de veriliyordu. Olaydan sonra insani olarak birçok kişi başsağlığı ve geçmiş olsun mesajlarını paylaşmışlardı.
Milli Eğitim Bakanı’nın başsağlığı ile ilgili paylaşımına yorum yapanlar, daha çok dikkatimi çekmişti. Hayretler içerisinde kaldım yorumları okuyunca. Kabul etmem gerekir ki insanlığımdan utandım. Bu kazada can kaybı vardı. Bunun ötesi var mı? Milli Eğitim Bakanı’nın paylaşımına yapılan yorumlara baktığımda bu iki evladımızın ölümü, diğer on çocuğumuzun yaralı olmasından ziyade;:
* Atama bekleyen aday öğretmenlerin neden kontenjan artırmıyorsunuz?
* Sözleşmeli öğretmenlerin; eşlerimizden neden ayrıyız?
* Tarih branşında kontenjanları artıracak mısınız?
* İsteğe bağlı ikinci il yer değiştirme hakkı verecek misiniz? …
Şeklinde paylaşımları gördüm. Sanki ortada hiç kaza yok, sanki kazada ölenler hiç olmamış, sanki iki evladımız hayatını hiç kaybetmemişti. Sadece yorumlara baksanız bakan beyin mesajına bile anlam vermekte zorlanırsınız. Bakan Bey, başsağlığı mesajı yayınlamamış da, öğretmenlere, öğretmen adaylarının problemini dinlemek üzere bir blog sayfası açmıştı. (Başsağlığı yazanları tenzih ederim) Paylaşımla hiçbir ilgisi olmayan yorumların yapılmış olması beni gerçekten çok üzdü.
İkinci tesbitim ise Bolu’da katıldığım bir cenaze namazında idi. Bolu merkezde en büyük camide benim bir akrabamın cenazesine katılmak üzere orada hazır bulunmuştum. Merkezi bir cami olmasından olsa gerek tüm cenaze namazları burada kıldırılıyordu.
Vefat eden akrabamın dışında iki cenaze daha vardı. Kalabalıktan ve cenazeye katılanlardan anlaşıldığı kadar vefat edenlerden birisi Bolu’nun ileri gelenlerindendi. Protokolden dahi gelenler vardı. Zannediyorsam bunlardan birisi de vali idi. Cenaze namazlarının kılınması beklerken, saflar da tutulmaya başlanmıştı. Hava soğuktu.
İmamın gelmesini beklerken hemen yanımdaki iki gencin konuşmalarını istemeden olsa duymak zorunda kaldım. Karşımızda iki cenaze varken bu gençler henüz kar yağmadığından bu yüzden kayak sezonunu açamadıklarından, Boluspor’un bu sezon durumunun çok kötü olduğundan, hafta sonu da Beşiktaş-Fenerbahçe derbisine gideceğinden gibi konular neşe içerisinde tartıştılar.
Anlattığım her iķi olayda da insan ölmüş, can kaybedilmiş, canı yananlar olmuş. Oysa bizler en azından o sürede sessiz kalmayı, başımızı önümüze eğip susmayı bile beceremiyoruz. Evet; Bir Müslüman olarak; hem vefat edene ve cenazeye katılanlara hiçbir önyargıda bulunmadan insanlık adına saygı göstermemiz gerekmiyor muydu? Ölüm gibi olağanüstü bir olay karşısında kendi uhrevî akıbetini düşünmesi, ruh dünyasıyla içsel bir muhasebe yapması gereken bizler yakışanı neden yapmayız? Geldik ve gidiyoruz dememiz gereken yerde, Kartalkaya’ya kayak yapmaya gitmenin hesabını yapar olduk.
Bir yerde cenaze olduğunda aynı zamanda düğün yapılmazdı. Cenaze evinde ve komşular cenazeye saygıdan dolayı televizyonları bir hafta açmazlardı. Çocukluğumuzda mahallede tanımadığımız bir cenaze dahi olsa bütün evlerde radyo, televizyonlar günlerce çalışmadığı gibi üstleri kalın örtülerle kapatılırdı.
Bir hanede yaşanan bir sıkıntı/acı herkesi etkilerdi. Hüzünler gerçek manada paylaşılırdı. Düğünlerimizi de, filmlerimizi de, eğlencelerimizi de cenaze evlerine getirir olduk.
Kazada ölmüş insanlara saygı duymuyorsanız, lütfen sizler öğretmen olmayın. Çünkü öğretmen özünde insan yetiştirir. İnsanlığını kaybetmiş olanların, insanlara vereceği bir şey de kalmamıştır. Hasbelkader öğretmen olsanız o çocuğa, insanlığı hangi dille öğreteceksiniz?
Ne zaman kalplerimizi boşaltmışız?
Ne zaman ve nerede duygularımızı kaybettik? gibi onlarca soru geldi zihnime. Ve en sonunda ilahi soru ile beynim sarsıldı.
Fe eyne tezhebun. (Bu gidiş nereye? Tekvir Süresi 25.ayet)
“Neremiz doğru” Diye sormuş.
Değer yargılarımızın zirvesine malesef madde, menfaat ve bencillik oturdu.
Maalesef kısa bir süre sonra cenazelerimiz filmlerde gördüğümüz gibi üç beş kişi tarafından kaldırılacak. Ve herkes sanki ölümsüzmüş gibi yaşamaya devam etmek için oradan ayrılacak. Çok üzgünüm çok.
Başkanım bir solukta ve her cümlesine yürekten katılarak okudum.
Çocukluğumuzda köyde tanımasak bile bir vefat olduğunda bütün evlerde radyo, televizyonlar günlerce çalışmadığı gibi üstleri kalın örtülerle kapatılırdı.
Bir hanede yaşanan bir sıkıntı/acı herkesi etkilerdi. Hüzünler gerçek manada paylaşılırdı.
…
Öğrencilerin ölümünün içeren bir başsağlığı mesajının altına yazılan yorumlar için de maalesef Dehşet ve İbret olarak tanımlamak geliyor içimden.
Her Bakanlık yetkilisinin mesajının altına bu tür yorumlar yaparak meslek itibarımıza kendi elimizle/sözlerimizle zarar vermekten başka birşey yapmış olmuyoruz.
Bunu yapan arkadaşlarımızın bence biraz düşünmesi lazım.
…
Başkanım tekrar Selam ile.
Evet ruh ve beden her ikisi de birbirinden ayrılmaz ve ikisi de birbirini çekip çevirir.
Ruhsuz beden cesetten ibarettir. Nedensiz ruhta bir işe yaramaz çünkü varlık olmak beden olmakla mümkündür. Bu ikisi dengede olursa insan insandır. Ruhu bedenin (nefsin ) emrine vermiş isek o bedenden ilim ve insanlığa yararlı şeylerin sadır olması beklenemez. Bedeni ruha teslim etmiş isek o zamanda yeme içme uyuma ağlama gülme gibi insanî ve varlığa ait özelliklerden bahsedemeyiz. Denge işte tam burada lazım.
Kur’an’da sizi orta bir ümmet kıldık. Ayeti bunu serdediyor.
Cenazede yapılacak tatilden bahsetmek. Bedeni nefsani ihtiyaçların ruhu çepe çevre sarmaladığı anlaşılıyor. Allah muhafaza bu aşamaya gelmiş insan veya toplum değerlerini kaybetmiş demektir.
Bazı insanların sözü döndürüp dolaştırıp politikaya getirmedi gibi. O zaman nefsani arzularımızı put edinmisiz demektir.
Ümitsizliğe kapılmamak lazım. Belki başka cenazelerde daha usulüne uygun tavırlar sergileyen bir sürü insan olduğunu unutmayın.
Selametle çok hassas konuları değinmiş olmamızdan dolayı teşekkür ederim.
His ve hassasiyet kaybına uğradık. Duygularımız, hayallerimiz köreldi, yapay ve yapmacık hale geldi. Bu çağın bize cilvesi maalesef bu. Önceden bir kazadan, kavgadan, cinayetten, hatta doğal afetlerden bahsedildiğinde çocuklara gerilim dolu bir efsane gibi gelirdi. Simdi televizyonlarda, internette envai çeşit rezaleti her gün gözüne gözüne soktuğumuz için his yoksulu hale geldiler. Trafik Haftasında izlediğimiz trafik kuralları ve kazalar ile ilgili bir video filminde geçen korkunç bir araba kazasına öğrencilerimin toplu halde kahkahayla güldüklerini görünce çok şaşırmış ve onları azarlamıştım.
Günümüz insanının en çok dikkat etmesi gereken en basit görgü kurallarından birisi.. Teşekkürler başkanım
Ölenle ölünmüyor.
Yüreğinize sağlık Sayın Hocam
Maalesef başkanım
İnsanın insan gibi görünüp
İnsanlık dışı yaşadığı bir çağdayız
Elbette güzel hasletlerde var.
Bahsettiğiniz öğretmen yorumları her platformda aynı minvalde her zaman var.
Güzel bir konu da harika yazmışsınız
Tebrikler
Bize ne başkasının ölümüne diyemeyiz.
Başkasının ölümü çeker bizi,
bazende başkaları ölümü çeker bizim için
İsmet Özel
Sendeki yara başkasına duvardaki delik gibi görünür mealindeki atasözümüz geldi aklıma. Ne diyeyim Rabbimin merhametinden azıcık nasiplensek ne olur? Ne olur azıcık insan olabilsek?
Belki de insanların kalplerinden geçenleri saklama ihtiyacı duymadım bir zamanı yaşıyoruz.
Saygıdeğer Başkanım malesef bu güzelim memleketimizde kendimize yabancılaştık. Kadim medeniyetimizden köklerimiz koptu, dünyadan başka şey düşünemez hale geldik. Özümüzü kaybediyoruz. Menfaatpereslik aldı başını gidiyor. Rabbim sonumuzu hayr etsin inşallah.
Değerli başkanım ne yazık ki insanlar şahsi bencillikleri bütün değerlerin önüne koymuş. Anlattıklarınız gerçekten önemli olması gerekenler , geleneklerimize
göre olmalıdır. Bizim kültürümüzde acılarımız sevinçlerimiz bir bütündür ortak yaşarız. Mahalle kültürünün yeni dünyamızda dev site kültürüne teslim olmazsa en önemli değerlerimizi öylece törpülüyor olmazsa anlattıklarınızı en Baş sebeplerindendir .Emeğinize sağlık??
Allah’ın Rasülü(s.a.v)”müminler birbirlerini sevmede ve acıda bir vücudun organları gibidirler.Vücudun azalarından birisine bir zarar isabet etse diğer azalar ondan etkilenir ,acı duyar.” buyuruyor.
” Edep ya HU”
Kalemine sağlık.
Sağlıcakla.
Hayırlı günler müdürüm durumu çok iyi analiz etmişsinizdır sosyal medyada ilgisiz yorumlar artık bunaltıyor. Bizim burada bir tabir var( malla meruv dışevute cinar ber keyneke dikelinin) adamın evi yanıyor komşular ateşin üzerinde buğday kavuruyor. Tamda acınacak bir halimiz
Selam ve dua ile
Thank you!!1
Başkanım bir de cenaze defininden sonra yemek ikramı var bu durum da ayrı bir konu uzaktan gelenlere eyvallah ama düğün alayı gibi yemek merasimleri ile geçen cenaze törenlerimiz
Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır…
Çok güzel konulara parmak basmışsınız.En başhakeminden en sonrakine biz buyuz,menfeat herşeyin önünde çok büyük ünvanlı insanlar tv. de görüyoruz.Ne islami nede insanı değerlerimizde samimi değiliz. Selamlar
Sa. Tebrik ederim Fatih Bey. Tesbitlerinize aynen katılıyorum. Maalesef ölümden ibret almıyoruz. O haldeyken bile kendi halimizin muhasebesini yapmıyoruz. Allah hepimize hidayet eylesin.
Allaha emanet olunuz kardeşim.
09.01.2021 – İzmir
Abdurrahim TÜTÜNCÜ
‘Ölümü düşünmek günahlardan korur.’ (Hadisi Şerif)
En büyük ibret olan ölüm anında bile ölüm üzerine tefekkür edilmiyorsa günahkarlığın hangi boyutlara vardığını düşünmek gerek, hocam.
Ewet maalesef her geçen gün değerlerimizi kaybediyoruz.
“Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.”
Inanç ve ideallerimizi, putlarımıza kurban verdik. Yaşamaya mahkum edildiğimiz mataryalist hayatın, baskılarına direndik ama,
şehvetli vaadlerine kandık. Düşman içimize girince, mücadele daha zorlaştı. Taşındığımız yeni adresi değiştireceğimize biz değişiyoruz. Eksenimizi kaybediyoruz. Herdem sözü dinlenen iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan bir grup olmalıydı.Bunu yapcak bir baskı grubu nerede. Bunu yıllardır köylüler, şehirlerin kıyısında tutunabilen mütedeyyin müslümanlar, Osmanlı artığı şehirliler ve munevverler yapıyordu.
İnançlarımızı hayata hakim kılmak için iktidar aracı kaçınılmazdı. İktidar olduk. Eh muktedirde olduk. Sonra iktidarımızı sürekli ayakta tutabilmek için, çevirmediğimiz dümen, vermediğimiz taviz, feda etmediğimiz değer kalmadı. Aracımızı amacımızın önüne koyduk. Korkarım sonunda aracıda amacıda kaybedeceğiz. Zaman zaman her şeyi “O” onun içi feda edip yeniden müslüman olmamız gerekiyor. Ama olmuyor… Sahte ilahlarımızı feda edemiyoruz.
En azından gelenekselde olsa, cahilcede olsa dinimizi yaşıyorduk. Eziliyorduk, horlanıyorduk ama sıkı sıkıya değerlerimizin bekçiliğini, savunuculuğunu yapıyorduk. Ya şimdi “İslamcı modernizmin” taşıyıcılığını yapıyoruz. Meydan boş Fatih Hocam. Köpekler serbest, taşlar bağlı. Bu bozuk düzene dur diyeceklerin şimdi sizin dediklerinizden çok daha önemli dertleri var. Allah a güvenip ona hizmet etmek yerine, gücü kuvveti kullarında görüp onlara yönelmektedir. “Eyne tezhebun” dostlar. “GELİN İMAN TAZELEYELİM. ” ALLAHTAN GARİ İLAH YOK, MUHAMMED ONUN RESULÜDÜR.
Aramızdan orta ve üst sınıfa kurbanlar verdik. Merkeze taşındık.
Başkanım yazınız için çok teşekkür ederim.akıl ve ruh sağlımızı kaybettik.ALlaha inancımızı yitirdik.ne dünyalık olabildik nede ahiretlik.rabbim akıbetinizi hayır eylesin inşallah
Önceliğimiz maddiyatla ilgili makamlar olunca sevgide,saygıda, cenazede önemli olmaz hale dönüştü malesef Bakan bey ,(balık baştan kokar misali) işin reklamindaysa kimseye birşey diyemiyorsun… Eline yazına sağlık diyeyim Başkanım hatırlatıyorsun yazılarınızla kolaylıklar dilerim…