Eti senin kemiği benim derken nereye geldik?

İlkokulun ilk günlerinde anne babalar çocuklarını öğretmene teslim ederken “Eti senin Kemiği Benim” derlerdi. Genel olarak bu deyim, fiziksel şiddet içeriyor şeklinde yorumlanmıştır. Elbette ki bu şekilde algılanmasının geçmişteki örneklerin etkisi oldukça büyüktür. Bu şekilde algılanmasında da doğruluk payı vardır. Oysa kendini öğrencilere adayan bir öğretmen tarafından “Sana teslim ettiğim çocuğuma/öğrenciye istediğini yapabilirsin” şeklinde yorumlamaz ve yorumlamamıştır. Anne babaların buradaki niyetleri, çocuklarının eğitiminde, öğretmene çocuğun eğitimi için tam yetki verdiklerini belirtmektir.
Deyim içerisinde geçen kelimeler (et-kemik) incelendiğinde de bugüne kadar olumsuz olarak yorumlanması da gayet normaldir. Tam yetki verme kastı ile söylenen bu söz, gereğinin tam anlamıyla yerine getirilmesi için kararmış bir gözden bahsetmek olarak yorumlamamak gerekir. Tam yetkiden kasıt hiçbir zaman çocuğa gerektiğinde fiziksel şiddet uygulanması da olmamalıdır. Deyime olumsuz anlam vermediğimiz takdirde deyimin derin anlamlar içerdiğini de rahatlıkla fark edebiliriz.
Eti senin kemiği benim deyiminin temelinde öğretmene güven vardır. Güven ve saygınlık, hem birey hem de grup düzeyinde insan davranışlarını etkilediğinden, örgüt içinde ve dışında yaşanan insan ilişkilerinin odağında yer almaktadır (Kouzes ve Posner, 1995). Örgütsel başarının sağlanmasında güven çok önemlidir. Güvenin ve saygınlığın olduğu yerde değişme yeteneği artmakta, öğrenme ve yeniliğe ulaşmak daha kolay olmaktadır. Ayrıca güven ve saygının olduğu yerde bilgi paylaşımını teşvik ettiği, insani ilişkileri geliştirdiği, çatışmayı çözme ve problem çözme becerilerini arttırdığı da bilinmektedir.
Çocuk için okul, gününün nerede ise dörtte birini geçirdiği bir yuvadır. Çocuk nazarında, öğretmen artık bir anne-babadır. Öğretmenin sözleri öğrencinin nazarında kendi anne babasından daha geçerli ve güvenilirdir. Öğretmenin sözlerini evde dahi tartışmaya açmaz çünkü öğretmenin dedikleri her zaman doğrudur. Çocuğun gözündeki imaj: Öğretmen bir güven abidesidir.
Maalesef son yıllarda ifade etmeye çalıştığımız anlamda eti senin kemiği benim anlayışını “Eti de benim, kemiği de benim, psikolojisi de benim sen kimsin?” cümlesi yerini almaya başladı. Okul içerisinde (-ki daha önceleri okul dışı davranışlarla da ilgilenilirdi) okul kurallarına uymayan öğrencileri uyarmak öğretmenin ve yöneticilerin görevidir. Derslerde gerekli ilgiyi göster(e)meyen öğrencilerin velileri ile görüşmeler yapmak da öğretmen açısından bir görevdir. Öğretmen okul içerisinde öğrencisinin yaptığı her davranıştan sorumludur. Bu sorumlulukla hareket eden öğretmenlerimiz olumsuz bir davranış gösteren öğrencileri okul yönetimine ve velilerine de haber vermekle yükümlüdür. Son yıllarda maalesef öğretmenlerimiz bu konuda daha mesafeli davranmaya başlamışlardır. Bunun en büyük sebebi velilerin okulun içerisine kadar girip kendilerini okul yöneticilerin ve öğretmenlerin üzerinde görmesidir. Daha da kötüsü böyle bir yetkilerinin olduğu düşüncesine kapılmasıdır. Maalesef bu konuda yapılan yanlış uygulamalar yönetici ve öğretmenlerimizin yetkilerini sınırlandırıp, sorumluluk sahibi yaparken; velileri sınırları üzerinde okul işleyişine karışma yetkisini görme anlayışına sahip kılmıştır. İşte buna bir örnek verelim: Görsel Sanatlar öğretmeni Y.G., davranışlarından şikayetçi olduğu öğrencinin durumunu okul idaresine bildirdi. Okul idaresi de durumu öğrencinin velisine iletti. İki çocuğuyla okula gelen veliyi kapıda karşılayan öğretmen Y.G., öğrencinin durumunu anlatarak konuşmak üzere onları odaya davet etti. Daveti kabul etmeyen veli ve iki oğlu öğretmeni okul bahçesinde darp etmeye başladı.
Bunun gibi son yıllarda yüzlerce örnekle karşılaştığımız herkesin malumudur. Sınıfta öğretmenle dalga geçen öğrenciler, sınıfta cep telefonu ile çekimler yapıp sosyal medyada paylaşmalar ….
Okul içerisinde olan öğrenci disiplin olaylarında müdahale etmesi gereken yönetici ve öğretmenler olmalıdır. Okul içerisinde üçüncü şahısların müdahale etmeleri durumunda yetki devredilmiş olur ve veliler de kendilerini yetkili olarak görmeye başlayacaklardır. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi görevini yapmaya çalışan öğretmenlere, velilerden müdahale olması durumunda yöneticilerin de öğretmenden yana net tavır koy(a)mamaları sınıf içerisindeki yetkinliğini ve öğretmene olan güveni azaltmaktadır. Velilerden gelen her türlü şikâyet hemen işleme alınırken, öğretmenlerin serzenişlerinin çok fazla dikkate alınmaması öğretmenlerimizi bu konuda mesafeli davranmaya sevk etmektedir. Bu durum, daha az sorumluluk alan, problemli öğrencilerle çok fazla ilgilenmeyen, olumsuz öğrenci davranışlarına müdahale etmeyen bir öğretmen anlayışını da beraberinde getirmektedir. Nihayetinde öğretmenlerimiz öğrencileri üzerinde dahi etkisiz hale gelmekte, sınıfın tamamının kaliteli bir eğitim almasını da etkilemektedir.
Okul müdürü başta olmak üzere; bir sorun ve çatışma halinde öğretmenini hiçbir zaman veliyle karşı karşıya getirmemelidir. Öğretmenin kusuru ya da hatası varsa yine mevzuatlar çerçevesinde kurum içerisinde halledilmelidir. Velilerin sınıfın içerisine kadar girmelerine (müdahale etmeleri anlamında) müsaade edilmemelidir. Deyim yerinde ise herkes haddini bilmeli ve yetkisini aşmamalıdır.
2017 Küresel Eğitim İzleme Raporu –GEM Raporu – (Global EducationMonitoring Report) raporunda, öğretmenlerin bu sorumluluğu yerine getirebilmeleri için öğretmene duyulan güvene önem atfediliyor. Raporda 21 ülke için yapılan değerlendirme, genel olarak öğretmenlere duyulan güvenin eğitim sistemine duyulan güvenin üzerinde olduğu vurgulanıyor. Öğretmene güvenin eğitim sistemine güvenden daha fazla olması elbetteki eğitim açısından olumlu bir durum değildir. Ama biz olayın olumlu kısmına bakıyoruz ve öğretmene olan güvenin kaybedilmemesi gerektiği, kaybedilmesi durumunda herkesin kaybedeceğinin bilinmesini istiyoruz.
Öğretmene olan güvenin kaybedilmesi durumunda ülkemin neler kaybedeceğini düşünmek bile istemiyorum.
“Eti senin kemiği benim diyen veliler mi; sınıfa müdahale eden, yetkiyi ele geçirmek isteyen, öğretmene fiziksel şiddet dahi uygulayan veli mi?” tercihlerinden birini seçmek istemiyoruz. Ama nereden nereye gelindiğinin de bu ülkede ciddi olarak tartışılmasının güzel ülkeme çok şey kazandıracağını bilmek zorundayız.
Siz ne dersiniz?
Çelebi Mehmet’in Sultan Fatih olmasında birçok etken vardır elbette Ancak aldığı eğitim ve terbiyenin bunda payı büyüktü. Hocası Molla Gürani ile Babası arasındaki küçük oyun hepimizce malumdur. Şimdi geldiğimiz noktanın maalesef “kılına zarar gelirse kemiklerini kırarım” olması oldukça üzücü ve düşündürücüdür. Şüphesiz bu güven bunalımını hep birlikte inşaa ettik ama zararı gören yine korunduğu düşünülen çocuklarımız oldu.
Baban devletimize 32 sene hizmet eden bir öğretmen olduğu için çocukluktan beri daha iyi gözlemleyebilip yazdığınız konuyu daha iyi irdeleyebildim başkanım. Gerçekten önemli bir konuyu daha kaleme almışsınız ..Bence önem konusunda ilk sıralarda yer alır. Ve yazdığınız düşüncelere bende katılıyorum. Daha iyi bir nesil için günün çoğunu okulda geçiren öğrencinin öğretmenine güvenmemiz gerekir. Öğrenci ile ilgili Bazı kararları ailesi ile beraber öğretmenin de fikirleri alınarak değerlendirme yapılabilir. Yani kısacası okulun sadece bir öğretim yuvası olmadığını düşünürsek aynı zamanda eğitim yuvası olan okulumuzda öğretmeninde öğrenci hayatında ki rolünü önemseyip bunu velilerimize daha iyi anlatmamız gerekir. Teşekkürler başkanım.
Eğitimi Fatih Bey gibi dert edinen insanlar çözebilir. Temelinde inanç azim ve istikamet olmayan hiçbir şey bizi hedefe ulaştıramaz. Günü kurtaran eğitim politikalarından ziyade kökü mazide olan bir eğitim anlayışı/arayışı içerisinde olmalıyız. Saygılarımla
Sonra da Hoca Hoca bizim çocuk niye başarısız. Her şey senin olsun, başarısızlık da
Sayın başkanım, kaleminize yüreğinize, tecrübenize sağlık. Tespitleriniz çok doğru ve anlaşılabilir. Özellikle şartlar eşit olmak kaydıyla “okul müdürü kadar okuldur” tezine aynen katılıyorum. Yıllarca müdürlük yapma fırsatı olan bir eğitimci olarak değişimi yöneten okul müdürleriyle ilgili tespitlerinize katılıyorum ve vizyon sahibi müdürlerin göreve gelmesinin eğitimin olmazsa olmazı olduğunu düşünüyorum. Sağlıcakla kalın.
Doğru tespitler sayın hocam. Duyarlılığınız nedeniyle Teşekkürler. Aynı çerçevede asılsız şikâyetlere karşı yaptırımların olmaması ya da yetersizliği de maalesef bahsedilen problemlerin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Tabi ki denetim olacak ancak çamur at izi kalsın babında yapılan şikâyetlere karşıda öğretmeni koruyan ciddi yaptırımlarla bir geri dönüş olmalıdır. Selamlar.
Kesin teşhisi konan bir hastalık, hastaya bu kadar net ancak böyle anlatılır Umarım anlayış senin(hepimizin) isteği yönünde denge değiştirir
Mutu FIRAT08-08-2020 18:31:18
Saygıdeğer Başkanım bir toplumda öğretmenin saygınlığı yok edilirse o toplum gelecek kaygısı başlamıştır. Dolayısıyla Eti senin kemiği benim diyen velilerimiz geleceğini teminat altına almak isteyenlerimizdi. Şimdi sanki bu düşünce toplumumuzda izole oldu. Sizde bu kaygıyı çok muazzam dile getirmişsiniz. Yüreğinize be kaleminize sağlık. Teşekkürler
Atalarından uzaklaşmış bir nesil ve ailesine verdiğiniz güzel ve cesur mesajlar için sizi tebrik ediyorum. Özümüz hep güzeldi ve her daim de güzel kalacak. Teşekkürler, selâmlar..
Öğretmen her daim medyada, haberlerde, gazetelerde olumsuz örnek gösterilip haber olarak sunulursa, doğal olarak itibar zedelenmesi yaşanır. Özellikle siyasiler, öğretmenler ve eğitim üzerinden siyaset yapmamalı, Yaz tatili sebebi ile öğretmenler her daim gündem olurken, yıl içinde yapılan çalışmalar mevzu bahis yapılmamaktadır. Diğer taraftan, maalesef eğitim sistemindeki sistemsizliğin suçu öğretmenlere atılmaktadır. Hâlbuki sınav sistemi ya da müfredat öğretmen dışında gelişen olaylardır. Sırf bu meseleler sebebi ile okullarda öğretmene şiddet ya da güven kaybı konuları ortaya çıkmamaktadır. Aslında sisteme olan güvensizlik, öğretmene patlamaktadır…
Sen sadece bilgi ver, çocuğumun ahlakına sen karışma ve müdahale etme, onu ben hallederim diyor okula sarhoş bir şekilde müdür yardımcısını dövmeye gelen veli kılıklı eşkıya.
Fatih hocam yine döktürmüşsünüz. Bu kadar bilgi birikimine sahip bir insanı tanıdığım için bir kez daha ne kadar şanslı olduğum hatırladım. Ağzınıza sağlık. Umarım her şey düzelir.