Siz Benim Yerimde Olsanız Ne Yapardınız?

2006 ve 2007 yılında Comenius Okul Ortaklığı projesi kapsamında 6 öğretmen ve 8 öğrencimizle birlikte Polonya’ya gitmiştik. Oradaki okulun proje koordinatörü Agatha bizleri her sabah saat 07.35 de kaldığımız otelden bizleri almaya gelirdi. Baltık Denizi kenarında butik bir otelde kalıyorduk. Otelin bulunduğu yerde sokağa araçlar için giriş yasağı vardı. Herkesin bildiği üzere Avrupalılar trafik kurallarına uyarlar. Polonyalı koordinatör Agatha’da trafik kurallarına uymakta çok titiz davranırdı. Bir keresinde de emniyet kemeri takmamız konusunda bizleri uyarmak zorunda kalmıştı. Hatta emniyet kemeri takmadan da otomobili çalıştırmadığına da şahit olmuşuzdur. J
Yine sabah 07.35 de bizleri almak üzere otele gelmişlerdi. Bizleri de şaşırtacak şekilde;
“Acele edelim, otomobili sokağa park ettim ve yaptığım çok yanlıştı” dedi. Agatha’nın bu kural ihlali yapması bizleri de şaşırtmıştı. Ama bir taraftan da bize acele etmemiz konusunda sık sık uyarılarda bulunuyordu. Aslında bizler de 07.35 de otelden çıkacak şekilde hazırdık. Ama acele etmesindeki amacı bir trafik kuralı ihlal etmişti ve sorumluluk duygusu ile bir an önce park ettiği otomobilinin yanına gitmek istiyordu. Bizler yine de pek anlam veremiyorduk. Ne olacak sanki, yasaksa yasak bir şey olmaz anlayışı anlam veremememizin sebebi idi. Çünkü bizim ülkede böyle idi. Neyse her zaman ki saatimizde (07.35’de) otelden çıktık. Otelden görülebilecek mesafede otomobil park halinde duruyordu. Agatha’nın otele girip çıkması ve otomobilin yanına geri dönüşünde geçen zaman 5 dakika bile değildi. Otomobile doğru yöneldiğimizde bizleri şaşırtan başka bir olaya şahit olmuştuk. Otomobilin hemen yanında iki trafik polisi duruyordu. Ellerinde kalem ve bir not defteri olduğu halde otomobilin başında bizleri beklediği belli idi. Trafik polisleri ile Agatha hararetli hararetli konuşmaya başladılar. Bir problem olduğunu jest ve mimiklerinden anlamıştık ama ne olduğunu bilmiyorduk. Tartışmanın sonunda trafik polisleri ellerindeki not defterine bir şeyler yazmaya başladılar. Sanki bir trafik cezası kesiyorlardı. Aracımıza bindik. İngilizce öğretmenimiz aracılığıyla ne olduğuna dair Agatha’dan bilgi aldık. Otomobillerini girme yasağı olan sokağa girdikleri ve park ettikleri için ceza yazmışlardı. Türkiye’de yaşadıklarımızla karşılaştırınca bizlere bu durum ilginç gelmişti.
Kafamıza halen cevabını bulamadığımız ama tahmin ettiğimiz bir soru vardı. Park etme süresi bes dakikayı bile geçmediği halde; sabahın bu kadar erken saatinde, sakin bir sokakta trafik polisleri nereden geldiler, nasıl haberi oldu? Zannımca orada ikamet eden sokağın sakinlerinden birisi kural ihlali yapan bu aracı ihbar etmişlerdi. Başka bir anlamı yoktu.
Bu hatıradan sonra kendi ülkemize dönelim. Kendi mahallemde, kendi sokağımda karşılaştığım benzer bir olay, bu hatıramı aklıma getirdiği için sizlerle paylaştım.
Maalesef korona virüsü nedeniyle bizim gibi büyükşehirde oturanlar için hafta sonları sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Bizler de ailece bu kurala uymaya dikkat ediyoruz. Biliyoruz ki bu kural bizim ve aslında ülkemizin bir an önce bu illet virüsten kurtulması için gerekli olan kurallar. Sokağa çıkma yasağı olan günlerde havaların da ısınması ile birlikte sanki sokağa çıkma yasağı yokmuş gibi ve maske dahi takmadan dışarıya çıkıyorlar. Benim de ikamet ettiğim sitede son bir haftadır küçük çocuklar site içerisindeki oyun alanlarında oynuyorlar, bisiklet sürüyorlar, basketbol oynuyorlar. Yaşı küçük olan çocukların her birinin yanında anneleri de var. Aman Allah’ım bu ne sorumsuzluk. Yasağa rağmen dışarıya çıkılıyor, maske takılmıyor, fiziksel mesafeye hiç dikkat edilmiyordu.
Ve sorumluluğum gereği yapmam gereken soru geliyor aklıma. Bu sokağa çıkanları görevlilere şikayet etsem diyorum tıpkı Polonya’da olduğu gibi. Sonra ülke insanımızda var olan duygusallığımiz bizleri frenliyor.”İyi ama bunlar bizim komşularımız, iyi ama ben kötü insan olmayayım, iyi ama ya sonra bu insanlar benimle kavga etmeye gelirlerse…”
Ne dersiniz şikayet etmeli miyim ?
Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?
Ne acı değil mi şikayet etmeli ve bir an önce hep beraber şu illetten kurtulmalıyız bizdede durum aynı bizimkilere bir de iftar yemeğine geliyolarlar ama hata nerde bilmiyorum şikayet edemiyoruz
Yapsan sanki polis ceza kesecek, diyelim ceza kesti af gelir ödenmez,
Keşke bu iki fikir arasında kalmasaydık. çünkü ihmal ihmali doğurur.
Bence ceza yazılsa af gelir, o cezaları kimse ödemez. Ama şikâyet etmekte fayda var
Birde ülkemizde şunu yaşıyoruz. Şikâyet etsen ne olacak. Sanki çok mu ilgilenecekler. Örneğin, kardeşim bir sınava girecekti. Gece 24 e kadar sokak düğünü yapılıp bangır bangır saz çalınıyordu. Kaç kere polisi aramama rağmen, kaçıncı aramamda bir saat sonra geldiler.