Uzaktan eğitim ve sonrası

Covid-19 salgınının tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de her alanda olumsuz etkisi oldu. Olumsuz etkinin en fazla görüldüğü alanlardan birisi de eğitim.
Salgının yaygınlaşması ile birlikte ülkemizde çoğu zaman uzaktan eğitim yoluyla çocuklarımıza eğitim verilmeye gayret edildi, edilmeye de devam ediyor. Bu süreçte özellikle öğretmenlerimizin gayretleri takdire şayan. Sürecin en az hasarla atlatılması noktasındaki gayretlerine bir veli olarak da şahidim. Öğretmenliği sadece mesai anlayışı içerisinde çalıştığını zanneden, fedakârca gayretlerinin değerini bilmeyen sözde yazar ve sözde sanatçıların haksız eleştirilerine maruz kalmalarına rağmen öğretmenlerimiz sağlık çalışanlarımız gibi, bu zor dönemde ülkemize çok ciddi katkıları olmuştur.
Salgının, tüm kurumların işleyişini olumsuz etkilediği de muhakkaktır. Alınan tüm tedbirlere rağmen daha önce benzer bir süreç yaşanmamış olması ve tecrübe edilmemesinden kaynaklanan eksikler, hatalar da olmuştur. Özellikle eğitim alanında uzaktan eğitime geçilmesi ile birlikte yeni eğitim ortamlarının gözden geçirilmesi ve arayışlar içerisine girilmiş olması avantaj olarak görülse de alt yapısı hazırlanmadan geçişteki olumsuzlukların da gözden kaçırılmaması önemlidir.
Bu süreç, basit bir fayda maliyet analizinden çok daha fazlasını içermektedir. Çünkü öğrenciler için bu kriz sadece akademik gelişimden geri kalmak değil akran öğrenimi, eğitimde eşitsizlik, sosyalleşme ve hatta fiziksel hareketten de mahrum kalma anlamına gelmektedir. Sürekli ve yoğun müdahaleye ihtiyacı olan özel gereksinimliler, mülteciler, yoksullar ve diğer dezavantajlı gruplar düşünüldüğünde eğitim, akademik ilerlemeden çok daha fazlasını kapsamaktadır.
Tüm bu dezavantajlı grubun dışında farklı dezavantajlı olan büyük bir grup daha var. Teknolojik materyallere sahip ol(a)mayan öğrenci grubu. Bu grubun en önemli özelliği daha çok kırsal alanda yaşamaları, ekonomik olarak daha alt düzeyde gelire sahip olmaları. Bu sebeplerden dolayı evlerinde internetin olmaması, bilgisayar ya da tabletin bulunmaması ve en dezavantajlı olanlar da evlerinde televizyon dahi olmayanlar.
Bu durum uzaktan eğitim verildiği bir dönemde eğitime erişimindeki en büyük engeller. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) başta olmak üzer, kamu kurum ve kuruluşların yanında sivil toplum örgütleri bu dezavantajlı öğrencilere teknolojik yardımda bulunsa dahi eksiklikler tam olarak giderilememiştir. Tüm öğrencilere teknolojik materyalleri sağlanmış olsa da internet ağının olmadığı köy ve mezralarda problemin giderilmesi çok daha zor görülmektedir.
Salgın sürecinde alınan tedbirler birçok platformda tartışılmaya da devam ediyor. Salgın sürecinde çok da tartışılmayan eğitimde fırsat eşitliği ve süreçle birlikte ortaya çıkan eğitimde eşitsizlik konusunun ilerleyen ay ve yıllarda çok daha tartışılacağı da muhakkaktır.
Biz burada salgın sonrası özellikle eğitime erişimde problem yaşaması ile birlikte eğitimde eşitsizliğin en aza indirgenmesine yönelik çözüm önerisi sunmak istiyoruz. Çözüm önerilerinin en başında MEB’in 3 yıldır uyguladığı ve gayet güzel dönütler aldığı bir program olan İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP) gösterilebilir.
İYEP, ilkokullarda yetiştirme programı anlamına gelir. 3. sınıflara devam eden, önceki eğitim öğretim yılları içinde çeşitli nedenlerle Türkçe ve matematik dersi öğretim programlarında yer alan ve İYEP kapsamında belirlenen kazanımları yeterli düzeyde edinemeyen öğrencilerin bu kazanımlara ulaşmalarını sağlamak amacıyla geliştirilen bir programdır. Programda Türkçe ve matematik derslerinden üçer modül bulunmaktadır. Program öğrencilerin Türkçe ve matematik derslerinde akademik gelişimlerinin yanı sıra psikososyal yönden de desteklenmesini sağlamaktadır. İYEP, öğrencilerin bireysel farklılıklarının dikkate alınarak öğrenme ihtiyaçlarının tanımlanması ve eğitim ortamında olumlu çalışma ve öğrenme ikliminin oluşturulmasına odaklanmaktadır. Formal eğitimin bir parçası olarak yapılandırılan süreçte fırsat eğitimine de imkân tanıyan bir yapılanma söz konusudur.
Konu ile ilgili yapılan araştırma verilerine göre programın uygulama sırasında/sonrasında matematik ders kazanımlarına etkisini 28 öğretmen etkili, 8 öğretmen kısmen oranında etkili bulmuş olması, etkisiz olduğunu düşünen öğretmenin olmaması,
Türkçe ders kazanımlarına etkisini ise 21 öğretmenin etkili, 15 öğretmenin kısmen etkili bulmaktadır. Etkisiz olduğunu düşünen öğretmen bulunmaması da bu programa büyük bir desteğin olduğunu da ispatlamaktadır.[1]
Milli Eğitim Bakanlığı da İYEP’in ne kadar başarılı bir program olduğunu kabul etmiştir. 2018-2019 eğitim öğretim yılında, Türkiye genelinde uygulanan programın bitiminde yapılan öğrenci değerlendirmelerinin sonucunda yüzde 90’lara varan oranda başarı elde edildiğini açıklamıştır.[2]
Geçmiş yıllarda programın öğrencilerin gelişimine sağladığı katkı MEB tarafından açıklanmıştır ve yapılan bilimsel araştırmalar da bu katkıyı desteklemektedir. Ölçme-değerlendirme yapısı, izleme sistematiği, materyalleriyle İYEP, Covid-19 salgını süresince ilkokul öğrencileri arasında söz konusu eşitsizliklerden kaynaklı öğrenme kayıplarını, öğrenciler, okullar ve bölgeler arası öğrenme farklılıklarını en aza indirmek için MEB’in yararlanabileceği en önemli enstrüman olarak görülmektedir. Program kapsamında önceki yıllarda edinilen deneyimlerden yola çıkılarak programın diğer sınıf düzeylerine (2,3-4. sınıflar) yaygınlaştırılması gelecekte ortaya çıkabilecek önemli risklerin (akademik başarısızlıktan okul terklerine varan önemli risklerin) en aza indirilmesini sağlayacaktır. Bu aşamada MEB’in, programın sistematik yapısı, değerlendirme süreçlerinde düzenlemeler yapması, diğer sınıf düzeylerine özgü düzenlemelerle birlikte uzaktan eğitim sürecinden hemen sonra programı hayata geçirerek duruma müdahale etmesi önemlidir.
Bu programın uygulanması durumunda, özellikle pandemi sürecinde ortaya çıkan ve çok da tartışılmayan eğitimde fırsat eşitsizliği ve eğitime erişimden kaynaklanan öğrenme yetersizliklerinde ciddi bir ilaç görevi yapabilecektir. Öğrencilerin erken yaşlarda öğrenme eksiklerinin telafisi yoluyla ileriki yıllarda öğrencilerin akademik başarıları ve gelişimleri üzerinde kalıcı bir pozitif etki oluşturacağı da kesindir.
Pandemiden kaynaklanan eksiklerin giderilmesi için önerdiğimiz İlkokullarda Yetiştirme Programı her geçen gün daha da önem kazanacağı muhakkaktır.
Sürecin sonunda çözüm olarak uygulanabilecek ve önerilecek elbette ki bir çok öneri vardır. Onu da bir başka yazımızda başka bir yazarımız aracılığıyla sizlere aktarmaya gayret edeceğiz. Biz burada çözüm önerilerinden birisi olabilecek olan İYEP’i anlatmaya gayret ettik.
İlkokullarda Yetiştirme Programının oluşması, gerçekleşmesi ve uygulanmasında emeği geçenlere de teşekkür etmeyi görev biliriz.
[1] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/929007 (Araştırma Makalesi Dilek KIRNIK, Ezlam SUSAM, Ramazan ÖZBEK3) MİLLÎ EĞİTİM ● Cilt: 48 ● Özel Sayı/2019 ● Sayı: 1, (387-415)
[2] http://meb.gov.tr/iste-bu-kadar-kolay/haber/19506/tr
Düşünen ve çözüm üreten tüm eğitimcilere teşekkürler