Dereyi görmedik

Gökyüzü ile yeryüzünün kesişim yeri olan ufuk, gözümüzün gördüğü son noktadır. Görebildiğimiz son çizgi ufuk çizgisi olsa da daha ötelerde göremediğimiz diyarların varlığını biliriz. Uzakları görmeye takatimiz yoktur çoğu zaman. Kısa mesafedir ufkumuz. Birkaç hamle sonrasını düşünmeye, çizginin ötesini görmeye aklımız ermez ya da gerek görmeyiz.
Olaylardan dersler çıkarmamız, ibretler almamız insan olmamızın vasıflarındandır. En ibret alınacak ölümden bile – ateşin düştüğü yeri yakması dışında- az etkilendiğimiz ortada. 1 yıldır dünyanın gündemini esir alıp bize adeta açık cezaevi mahkumu muamelesi yaptıran pandemi sürecinde yaşanılanlardan da pek bir ders almadığımız aşikar.
Derenin karşımıza çıkması muhtemel ise paçalarımızı önceden sıvamanın bir mahsuru olmasa gerek. “O zaman gelsin bakarız.”, “Sınav zamanına daha çok var.”, “Hele bir…” der ve erteleriz yapacağımız işleri. Merkezi sınav tarihleri açıklanır, öğrencilerimizi, çocuklarımızı motive etmeye çalışırız. “Daha çok zaman var.” ya, acele etmeye gerek yok. İleride nasıl olsa çalışılır, şeklinde bahaneler üretilip karşı duruşa muhatap oluruz. Deseniz ki;
– Tepenin ardında bir akarsu var, ilerlemek için bu suyu geçmelisiniz. İster yüzme öğrenin, ister uzun atlama, isterse köprü yapma. Derler ki,
– Hani? Akarsu görünmüyor ki, gördüğümüz zaman ne yapacağımıza karar veririz.
– Ya o zaman iş işten geçmiş, atı alan Üsküdar’ı geçmiş olursa…
Geçen günü yeniden yaşamak mümkün değil. Dün yapılamayan çalışma, bu gün bize daha fazla yük olacaktır. Dün biz yatarken işini sıkı tutup çalışanlar bir adım önde olacaklardır. Biz anne, baba ve öğretmenler isteriz ki yavrularımıza uzakları yakın edelim, görünmeyeni gösterelim. İsteriz ki hayatta karşılaşacakları her duruma hazır olsunlar ve yıkılmasınlar. Yıkılsalar da ayağa kalkmasını bilsin ve mücadeleden vaz geçmesinler. Merhum Abdurrahim KARAKOÇ’un dediği gibi:
Uyuşukluk şifa bulmaz illettir,
Korkaklık en adi en pis zillettir,
Adalet ne güzel ne hoş nimettir,
Hep doğruyu bulacaksın; tamam mı?
Yalana hayır de, gerçeğe evet…
Mücadele şarttır, kalsan da tek fert,
Bir de ötesi var buranın elbet,
Nasıl olsa güleceksin; tamam mı?
Tedbirli davranmak, elbette takdir edilen, hoşa giden bir iştir. İşini sağlam ve sağlıklı yapanların sorumluluğunun farkında olanların huyudur. Geleceğe hazırlıklı olmak, yarınlar için bugünden çalışmak hikayelerde, karıncadan ibret al yazdan kışı karşıla; büyüklerimizin dilinde de öğüt olarak,
- Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.
- Ne doğrarsan aşına, o gelir kaşığına.
- Ne ekersen onu biçersin.
- …
Cümleleri ile atılmıştır bilinçaltımıza.
Her şeyi zamanında yapma huyumuza ne oldu bilmiyorum ama işi, en sona bırakmanın bir sürü mahsuru olduğunu çok defa acı bir şekilde tecrübe etmişizdir.