Sekiz köşeye oniki manşet

Ne zamandan bu tarafa gazete almadığınızı hatırlıyor musunuz? Ya da daha dramatik bir soru sorayım. Bugüne kadar hiç gazeteye para verip aldınız mı? Gazete aldığımız o günler artık nostalji oldu. Muhtemelen bundan sonraki yıllarda para vererek gazete almak gibi bir lüksünüz ya da bazıları için öyle bir keyif olmayacak. Kendine has, o kağıt kokusunu artık hatırlamayacağız. Yeni nesil (z kuşağı), kâğıt kokusu da neymiş diye sorarlarsa şaşırmayın.
Üniversite sınav sonuçlarının açıklanacağı o gün sadece sonuçlara yönelik çıkan özel baskıları, çoğumuz hatırlamıyor bile. Sabahın en karanlık olduğu zamanda yol boyundaki dinlenme tesislerine gidip gazete dağıtan kamyonları dört gözle beklediğiniz oldu mu? Ben bekledim. Ya da bayram günlerinde gazetelerin çıkmadığını hangi birimiz hatırlıyor acaba?
Sabahın ilk saatlerinde gazete bayilerinden gazete almak, çoğumuz için bir zevkti. Aldığımız gazetenin; evimize, iş yerimize gelir gelmez önce sekiz köşeye oniki manşet kısmına bakardık. Gazeteyi aldığımızda kimimiz gazetenin adı görünecek şekilde katlar, koltuğumuzun altına koyardı. Özellikle ismi görünecek şekilde saklardı ki hem okuduğu gazetenin reklamını yaparlardı hem de hangi siyasi düşünceye sahip olduğunu gösterirlerdi. Metroda, otobüste giderken gazete okuyanlar da yanındakinin gözüne sokarcasına sözde gazete okurlardı.
Ama içlerinde en ciddi bulduklarım ise gazetelerin köşe yazılarına kadar gazeteyi her bir yazarın köşe yazısı için her defasında katlayarak okuyanlardı. Gazetenin sadece köşe yazısı kalacak kadar katlarlar, okuduktan sonra diğer köşe yazısı için de aynı şeyleri yaparlardı.
Çoğunluğumuz ise gazete okuyuculuğu açısından sınıfta kalmışızdır. Ekserimiz gazetenin büyük puntolarla yazılmış başlıklarını okur, köşe yazılarına çok da bakmazdık. Gazetenin birinci sayfasında gündem ve siyaset ağırlıklı haberler olurken, en arka sayfada genelde spor haberleri olurdu. Belki de arka sayfa, birinci sayfaya nazaran daha çok okunurdu. Spor ve fotoğraf ağırlıklı bir sayfa olması bunda etkiliydi (!) galiba.
Birinci sayfalarda gündeme ve siyasete dair bizim gönlümüzü okşayan haberler dikkatimizi celbettiği için hemen elimize alıp okumaya gayret ederiz. Büyükşehirde yaşıyorsanız, işyerinize metro ile gidiyorsanız gazete okuyanlara rastlamamak mümkün değildir. Hele bir de yanına oturduğunuz kişi gazete okuyorsa zevkten dört köşe olabilirsiniz.
Bilirsiniz ki yanınızdaki kişi gazeteyi okurken bilerek ya da bilmeyerek adeta gözünüze sokarcasına gazeteyi size doğru tutacaktır. Siz de madem bu çileyi çekmek ve zamanın da geçmesi adına bu gazeteye göz atacaksınızdır ister istemez.
Gazeteler bir kültür göstergesi idi. Gazete okuyan kişi halk nazarında okuyan, düşünen ve özellikle de siyasetle ilgilenen kişi idi. Haklılık payı olmakla birlikte kültürlü insan kavramından nemalanmak isteyenlerin sayısı da az değildi. Her şeye rağmen okumanın bir çeşidi olan gazete okurluğu bir kültür meselesidir.
İnternetin yaygınlaşması ile birlikte gazete okuma kültürümüzde evrimleşme görüldü. İnternet birçok alanda faydası olduğu halde gazeteleri, dergileri ve hatta kitapları yok etme durumuna da getirmiştir. Artık gazete okuyanlarımız azaldı. Evlerimizden, cep telefonlarımızdan rahatlıkla istediğimiz gazeteye ya da istediğimiz yazarın yazısına rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Metroda gazete okuyanların sayısı da epey azalmış durumda.
Artık o kâğıt kokusunu duyamıyoruz. Korkarım ki, gazete kokusunu son defa koklayan nesil bizim nesil olacak. Gazete okumak belki de birkaç yıl sonra çocuklarımıza, torunlarımıza nostalji olarak anlatacağız. Yine korkarım ki bu durum çok kısa bir süre sonra gerçekleşecek. Yani gazete dönemi tamamen kapanacak. Ülkemizde birçok gazetenin kapatılması da bunun en büyük göstergesi.
Gazetelerin ilerleyen zamanda tamamen internet ortamına taşınacağı net. İnternet gazeteciliği, kağıt baskı gazetelerden farkları var. Ulaşımı kolay, istediğiniz gazete ya da yazarın yazısına ücretsiz olarak ulaşabiliyorsunuz. Görselleriyle daha cazip. Gazete sahipleri açısından daha ekonomik olduğu da kesin. Maliyetlerin düşmesiyle birlikte reklamların artmış olması da internet gazeteciliğini cazip hale getiriyor.
Ancaaak; Gazetelerin ikinci ve üçüncü sayfalarında gördüğümüz magazin, dedikodu vs haberlerinin internet gazeteciliğinde daha cazip hale getirilerek okuyucunun hizmetine (!) sunulmaktadır. Bu sunum görselleriyle çok daha cazip, daha çok ilgi çekici hale getirilmiştir. Daha önce var olan internet gazeteciliği ile iyice ayyuka çıkan magazin ağırlıklı haberlere alışıyor olmamız daha da vahimdir. Her şeyi bedava getirmeye çalışan okur anlayışı burada bizleri tehlikeli alanlara götürebilmektedir.
Bu durum beni rahatsız etmekle birlikte, birçok kişiyi de rahatsız ettiği kanaatine sahibim. Rahatsız etmekten öte artık korkmamız gerektiğini düşünenlerdenim. Yoksa siz korkmadınız mı? Korkmadı iseniz bunun iki sebebi vardır. Birincisi hiç bu gazeteleri/internet gazetelerini okumamışsınızdır. İkincisi ise okudunuz ve korkulacak bir durumun olmadığını düşünmektesiniz. İkinci durum sizde hâkim ise ve rahatsızlık duymuyorsanız korkmanız için bir kez daha sizleri uyarmak isterim.
Korkanlardanım ki bu yazıyı da yazma sorumluluğunu taşıyorum. Okuduğumuz bu gazetelerin ikinci ve üçüncü sayfaları tamamen magazin ağırlıklı haberlerden oluşuyor iken internet gazeteciliğinde her an bu tür haberlerle karşılaşma tehlikesi ile karşı karşıyasınız. Kim nereye gitmiş, kim hangi dizide oynuyor, kim hangi diziden ayrıldı ve neden ayrıldı? Kim kiminle geziyor? Kim kiminle evlendi? Kim neden boşanıyor? Hatta bu haberlerden birisini okuduğunuzda benzer haberler size adeta ikram edilerek “bu haberler de ilginizi çekebilir” diyerek adeta kendisini pazarlıyor. Ama burada durum daha da facia. Gayri ahlaki davranışların normal olarak gösterildiği sahneleri görmek mümkün.
Artık kâğıt gazetelerin yerini internet gazeteleri aldı. Ama benim açımdan değişen bir şey olmadı. Aynı isimle internet haberciliği yapanların paylaşımları burada daha da vahim. Üstelik buradaki birçok gayri ahlaki fotoğraflar daha dikkat çekici durumda.
Bu korkum şahsımdan öte aileler için, toplum içindir. Bu tür yayınları daha tehlikeli bulduğumu ifade etmek istedim. Bu tür dizi/filmlerin ve gayri ahlaki paylaşımların sıradanlaşmasını ne aklen ne de vicdanen kabullenmek istemiyorum. Aslolan insanlığa dair hedeflerimiz ve düşlerimizdir.
“Kişinin sahip olduğu ve önem verdiği değerler, bu değerler çerçevesinde gerçekleştirmeyi istediği hedefler kişinin önceliklerini oluşturur. Değerlerin önemini yitirmesi ya da değerlerin değişmesi, önceliğinin değişmesine de neden olur. Bazı televizyon kanalları ve özellikle de internet gazeteleri önceliklerimizin değişmesinde olumsuz katkı sunuyorlarsa ya onlar kendilerini değiştirmeliler ya da biz onlardan uzak durmalıyız.
Burada devletin bu konuda yetkili kurumları başta olmak üzere sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşmektedir.
Bizler hangi kuşağız? Bizim kuşak kağnıyı da gördü, bilgisayarı da. Biz teknoloji tarihinin depar attığı bir dönemde adeta zamanda yolculuk yapıp büyülenmiş gibi olduk. Bu bir şans mı, yoksa şanşsızlık mı acaba. Beki bir şans ama insan çocukluğuna bir dönüş yaptığı zaman duygular insanı çok kötü hırpalıyor.
Kalemine sağlık, bende bir zamanlar basikan gazeteleri sabahin 6 sinda kalkarak dağıttığım gunleri hatirladim. Zordu ama guzel gunlerdi.
Çok doğru belirtmişsiniz, ahlak sınırımızi zorlayan haberler günlerce manşetlerde tutuluyor
Elinize sağlık hocam. Kupon biritiktirdiğüm günleri hatırlattı… Bu
Başkanım elinize sağlık. Gönlümüze tercüman oldunuz.
Milli gazete almaya devam, magazinsiz
Başkanım zevkle okudum.güzel bir yaraya parmak basmışsınız.o dönemlere gazete alamayanlar ,köfte ekmeğe sarılmış veya yemek yerken altına serilmiş gazetelere göz atmayı ihmal etmezlerdi.
Değişim bu noktada da kendisi epeyce hissettirmiş olmakla birlikte ilerleyen zamanlarda yazın hayatinda kadim eserleri ve nüshalarını bulmak bu anlamda da yeni bir evreye girmiş bulunuyor…gazete ve dergilerin o doneme ışık tuttuğu gerçeğinden hareketle bilgiye erişim konusu da ayrı bir tartışma
konusu olacağa benziyor sanki…Bu dataları buyuk data şeklinde muhafaza etmekten tutun da güvenliği konusunda da çok ciddi çalışmalar yapmak elzem görünüyor…
” kağıt ve mürekkep kokularinin yerini kablo ve sesli makine kokularinin alacağı bir doneme çoktan girmiş bulunuyoruz .”
Çok doğru bir konuya gundeme getirmişsiniz hocam.
Başkanım bağımsız düşünen gazeteci pirim yapmıyor.Gerçekleri yazan bedel ödüyor.Tartışma proğramlarındada görülüyor herkes kafayı kiraya vermiş,doğruyu söylemiyorlar.Inandırıcılıkları kalmadı.
Hocam hem nostalji yaşattınız hem de güzel uyarılarda bulundunuz. Kaleminize sağlık.
Kalemine sağlık
Çok değerli hocam.sizinle aynı okulu aynı sıraları paylasan bir kardeşin olarak.bazen babamızın isyerine aldığımız bir gazete yi enine boyuna okuyup inceledikten sonra.komsunun gazetesinide okumak için gazeteleri gün içinde takas ettiğimiz. Hatta kahvehane ve çay ocaklarında ki gazetelere de göz gezdirip okumak için.usta ben bir çay daha içeyim dediğimiz günler geldi aklıma. Sevgiler fatih hocam.
Ben hala haftada 4-5 gün büfeden gazetemi alırım. O kağıt kokusunu -her ne kadar covid sürecinde riskli olsa da- hissederim. 3.sayfa haberlerinin tüm içeriği ile birlikte bir alıcısı var. Tıpkı orjinal gazetesinin olduğu gibi. Digital çağda kaçınılmaz bir süreç bu. Dediğiniz gibi yeni nesillere sadece bir tarihsel süreç olarak kalacaktır gazete. Ama dergicilik öyle değil. Halen bir alıcısı var bir süre daha devam edecektir.
Nostaljiye vesile bir konuyu kaleme almışsınız yine. Hakikaten rahmetli babanın abone olduğu Türkiye gazetesi ekinde haftalık olarak gelen Deli Balta isimli çizgi roman hep en heyecanlı yerinde biter, ben bir hafta boyunca gelecek olan yeni bölümü beklerdim. 80’li yıllardı o zaman. Daha sonra Vakit gazetesine abone olmuştuk ama bana hitab eden bir eki olmadığından hiç ilgimi çekmezdi. Ben o zamanlar Ahmet Günbay Yıldız ve Yavuz Bahadıroğlu romanlarına kaptırmışım kendimi. Allah yazanlardan okuyanlardan razı olsun her daim. Şimdi her taraf ağır metal kokuyor sanki.
Ben korkmuyorum yada korkmam gereken bir durum yok, çünkü herkesin beğendiği yada okuduğu yazarları ya TV lerde yada sosyal medyada takip ediyorlar, ben yıllarca abone olduğum hatta biriktirdiğim gazete okuma aliskanligimi 1999 da bıraktım baktım ki , sigarayı 1997 de bıraktım birakmadigim tek şey kitap okumak , yazınız güzel okuyucuyu içine alıyor anıları canlandırıyor, ben internet ortamında da çok uzun yazı okumayı sevmiyorum Ekim kağıda düğmeli sayfaları cevirmeliyim,,,
Fatih hocam Bozuyuk te çocukluğumuzda trenlere gazete diye bağırirdik okuduğu gazeteleri camdan atanlar oldumu sevinir teşekkür eder gazeteyi Adan Zye okuduktan sonra külah yapması için Kuryemisciye satardım anılarımı deprestistiginiz için teşekkürler.
Hiç bir şey eskisi gibi değil artık yönetim olarak toplum olarak geçmişin güzelliklerinden ders alıp geleceğe taşımamız gerekli çok şeyler konular var.Maalesef ders almak veya geleceğe taşımak yerine gereksiz gündem ve konularla insanlara unutturularak bizden olmayan toplumlara ve kişilere su taşıyoruz. Inşaallah Başkanım geleceği daha iyi,güzel ,yaşamak için geçmişimizden dersi iyi çıkarıp uygulamak lazımdır…Fikrine ve kalemine sağlık….
Gazete geçmişte kendine mahsus bir kültürü olan nesriyatti. Ülkelerin bir anlamda kalkinmisligini gösteren veri niteliğinde idi. Örneğin Fransa’da günlük 20 gazete cikiyor 10 milyon baskı yapıyor. Bizde 12 gaze cikiyor 7 milyon baskı yapıyor gibi…örnekler verilerek eğitim, kültür kalkinma vs. bir ölçü birimi kabul edilirdi. Geçmişte çok değerli olan bir çok meslek, nesne,iş zamanla unutulmaya yüz tutuyor. Bu durum zamanın bir şekilde çoğu şeyi eskittiginin hatta yok ettiğinin bir göstergesi. Topluma değer katan kitap ,meslek, iş vs. bir şekilde yaratılmasınin gerekli olduğuna inanlardanım. En azından nesillerin hangi serüvenleri yaşadıklarını unutmamak adına. Fatih hocam gazeteyi ve temsil ettiklerini hatırlatman güzeldi……kalemine bereket..
Tebrikler Sayın Başkanım…
Kaleminizin mürekkebi eksik olmasın.
İatesekt de ,istemesekte;
” Her şey değişir, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”( alıntı)
Sağlıcakla…
Kağıttan dolayısıyla gazeteden okumanın zevki bizim için hiç değişmeyecek.
Aynı kuşaktan geliyoruz çünkü.
Hissiyatimiza kalem oldunuz.
Asıl sıkıntı, internetten dahi olsa okumayan bir nesil var. Okumamak daha büyük bir tehlike.
Buna çözüm gerekir.
Selamlar
Eline emeğine sağlık hocam
Selamün aleyküm Fatih hocam, hayırlı sabahlar.
Harika ve nostaljik bir konuyu kaleme almışsınız,tebrik ederim. Çokda güzel ifade etmişsiniz.Yazinizi okuyunca maziye yolculuk yaptırdınız.Tesekkkurler.
Hükümetler aileyi ve ahlakı tehdit eden yayınlar konusunda neden gerekli tedbirleri almaz anlamıyorum başkanım. Bu konularda siyasilere her platformda baskı yapılmalıdır diye düşünüyorum.