Eğitim: her yerde her zaman

Eğitimli bireylerin davranışları, tepkileri ile okumayan insanların davranış ve tepkileri arasındaki farklara dikkat etmişsinizdir. En son söylenecek sözü pat diye ortaya atıp bir çuval inciri berbat etme ve ilişkilerin kopma noktasına gelmesini sağlama eğitimsiz kişilere has bir davranış biçimidir. “Eğitimliler yapmaz mı bunu?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet yazının mahiyeti aslında tam olarak bu.
Öğrencilerimizi okumaya üst eğitim kurumlarında eğitimlerini sürdürmeye teşvik etmemizi bir eğitimci olarak görevlerimizden saymışızdır. Kırsalda lise ve üniversite okuyan öğrenci ile köyünde kalıp ilköğretim sonrası eğitime devam etmeyen kişi arasında arkadan baksanız ve ikisini de tanımasanız hangisinin eğitimli bir kişi olduğunu anlayabileceğiniz kadar fark olduğunu görürsünüz. Eğitimli kişinin yürüyüşü bile farklıdır. Eğitim insanı inceltir, ilmini arttırır, davranışlarını kontrol edebilmeyi öğretir…
Köyde minibüsü olup taşımacılık yapan birisinin babasından yük ve yolcu ücreti aldığına şahit olmuştum. Herkesten yol ücreti almanın yanı sıra yüküne göre de kendilerince belli bir baremde ücret alınmaktaydı. Babasından para almasına çok şaşırmıştım, dayanamadım müsait bir zamanda sordum: “Abi bu adam senin baban, neden ondan para alıyorsun, o sıradan bir yolcu değil ki?” Cevabı “Almazsam o rahatsız olur.” oldu. Yıllar sonra benzer bir duruma şahit oldum. Bu kez oğul fakülte mezunu. Babasının işini görmesi karşılığında (annesini hastaneye götürüp getirmek kimin işi, o da ayrı bir konu) aracına koyduğu yakıtın bedelini babasından alıyor…
Bazı davranışlar eğitim kademelerinde düzeltil(e)miyor. İnsanın aç gözlü, tamahkar oluşu mu, yoksa “Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babasına bir salkım üzüm vermemiş.” Atasözünü doğru çıkarmak için bir çaba mıdır bilmem ama üzüntü verici bir durum olduğu açıktır. Adeta “Oğlum sen adam olmazsın” tiyatrosunu yeni bir versiyonu gibi. Okumanın (diploma-eğitim) cahilliğini alıp hamurundaki eşekliği baki bırakması durumu.
Anne baba haklarından bahsetmek, onların ne denli yüce ve saygıya değer kişiler olduğunu ifade etmek bu yazının hacminden çok fazla yer alır. Şu kadar ki: Cenneti annenin ayağı altına seren, babanın evladına duasını Peygamberin ümmetine duası gibi gören bir inancın mensuplarına ana baba hakkından ne anlatılır ki?
Materyalist bir kafa ile okuduklarına bir anlam veremeyen ya da her şeye maydanoz olurcasına karşı duruş sergileyen, laf üretmeye çalışan ve sonu “…ist” ile biten sıfatları kendilerine yakıştıranlar elbet karşı şeyler söyleyebilir. Onlara Mevlana dilinden cevap vermek en doğrusu olsa gerek:
“Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek cevabım vardır. Ama bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”
Düşünme, akıl erdirme, anlayış, kavrayış, empati için illa okul okumak, diplomalara sahip olmak gerekmiyor. Sevdiklerimizi yitirmeden yapabileceğimiz şeyleri yapmak vicdanımızı rahatlatabilir. Bir yetimin başını okşamak, teşekkür dahil bir karşılık beklemeden en sevdiğimiz şeylerden vermek bizi daha insan yapacaktır. Rahmet sağanağı altında olduğumuz şu güzel günlerde kadir ve kıymet bilmenin en üst seviyesini yaşamaya çaba göstermenin tam zamanı. Pişman olup yeni başlangıç yapmanın tam zamanı.
Hayatın okulu yok ama hayat başlı başına bir okuldur. Ve eğitim hepimiz için her zaman lazımdır.