Sadakat, liyakat, performans üçgeni

Liyakat ve performans bir kurum/kuruluş için en önemli kavramlardan sadece ikisidir. Sonuç almak ve üretmek istiyorsanız performansın yüksek olması gerekir. Performans özellikle özel kuruluşlar açısından çok daha önem arz etmektedir. Burada performansı artırmak için liyakatli personel seçimine büyük önem verilir.
Kurum sahipleri; Kişide performans, kullanılan cihazlarda performans, işyerinde performansı en üst düzeyde yakalamaya gayret ederler.
Aslında sadakat, liyakat ve performans birbirlerinden ayrılmaz üçlüdürler. Biri olmadan diğerleri eksik gibidir. Ama hangisi öncelikli dediğimiz zaman farklı fikirler ortaya çıkabilmektedir.
Geçen günlerde sosyal medyam üzerinden mini bir anket yaptım. Ağırlıklı olarak eğitimcilerin verdiği cevaplar üzerine bir değerlendirme yapmak istedim.
Yönetici seçerken ya da kendi ekibinizi oluştururken aşağıdakilerden birini seçmek isteseniz hangisini birinci sırada seçersiniz? sorusunu sormuştum.
Cevap olarak da:
- Sadakat
- Liyakat
- Performans
seçeneklerden birisini seçmelerini istemiştim.
Not olarak da; verilen cevap şıklarının dışında başka bir seçenek belirtmemelerini ve yorum yapmamalarını da istedim. Tabii öyle olmadı. Farklı seçenek iletenler olduğu gibi yorum yapanlar da oldu. İşin ilginç olanı bazı takipçiler olayı siyasi anlamda yorumlamayı tercih ettiler. Her konuyu siyaset üzerinden değerlendirmek gibi bir hastalığımız bir kez daha su yüzeyine çıkmış olduğunu görmenin de beni üzdüğünü belirtmem gerekir.
Yirmidört saatin sonunda 54 (ellidört) takipçi soruyu cevaplandırdı. Verilen cevaplara göre dağılım aşağıdaki gibi oldu.
CEVAPLAR | CEVAP VEREN (KİŞİ) | YÜZDELİK |
Sadakat | 10 | 18,30 |
Liyakat | 36 | 66,80 |
Performans | 8 | 14,90 |
Anket sonucundan anlaşılacağı üzere yönetici belirleme ve yöneticinin ekibini kurma da “Liyakat” büyük ara önde çıkıyor. Aslında beklenen bir sonuç. Herkes yöneticilikte liyakatin olması gerektiği konusunda hemfikir. Kuralların ve ilkelerin olduğu bir yerde liyakat olmazsa olmazlardandır. Liyakatin olmadığı yerde ast üst ilişkilerinin bozulması ile birlikte kurum huzuru kalmaz. Kurum huzurunun kalmaması ile birlikte sağlıklı ve doğru işlerin yapılması da beklenmez.
İslam düşünürü Farabi ise Antik Yunan felsefesinden esinlenerek adaleti, insanların hak ve layık oldukları şeylerin yerine getirilmesi olarak görmekte ve herkese payını düşeni vermek olarak değerlendirmektedir. Böylece adalet, hakkı hak edene vermeyi gerektirmekte ve hak ise bir ilke olarak kabul edilerek insanın liyakatine göre pay alması ve vermesinin sağlanmasını istemektedir. Hatta Farabi’ye göre, bir toplumda liyakati olmayanlara birileri tarafından belirli bir paye veriliyorsa o toplumun zihin sağlığı da kaybolmaya başlamıştır.
“Adama göre iş” değil, “işe göre adam” kriteri liyakat ilkesinin de en önemli özelliklerinden birisidir. Bu odaktan bakıldığında, liyakat ilkesinin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Bu minvalde hizmet içerisinde yatay ilerleme ve dikey yükselme ile görevlendirmelerin; yeterlilik, uygunluk, başarı ölçütlerine dayandırılması liyakatin olmazsa olmazlarıdır.
Bu açılardan bakıldığında liyakat elbette ki önemlidir.
Sadakat ise liyakat ve performansı desteklemekle birlikte güven kavramını içerir. İşinde güvenmek, liyakatine güvenmek, performansına güvenmek. Aslında güven olmadan diğerlerinin çok da kıymeti yoktur. Güvenin olduğu yerde ihanet olmaz. İhanetin olmadığı yerde mutluluk vardır.
Sadakat anlayışı; “evet efendim”, “pek münasip efendim”, “hay hay efendim.” … gibi kavramlar olarak algılanmamalı ve uygulanmamalıdır. Yeri geldiğinde yanlışa yanlış diyebilecek erdeme sahip karakterdeki “Sadık”‘lara ihtiyaç var. “…İşi ehil olana veriniz…” ayeti kerimesi ölçü olarak ortada iken “bizden olsun da , isterse çamurdan olsun.” anlayışı herkese zarar verecek bir anlayıştır.
Şüphesiz ki liderlerine, kurum amirlerine/sahiplerine güvenen ve onlara saygı duyan çalışanlar, ellerinden gelenin en iyisini yapmak için daha fazla yetki alır ve motive olurlar ki bu durum da çalışanların işten ayrılma oranını ve ortaya çıkabilecek maliyetleri azaltır. Aynı şekilde çalışanına güvenen amir/kurum sahipleri de huzur içerisinde çalışır. Huzurla birlikte performans da artmış olacaktır.
Sadakatin aşırı bağlılık olarak yorumlandığı andan itibaren problemler ortaya çıkabilir. Kurum sahibi/Amirin her dediğine “Tamam” demek kurum körlüğüne sebep olabilecektir. Dolayısıyla sadakatten kasıt körü körüne bağlılık da olmamalıdır. Sadakatten kastımız kesinlikle kişi odaklı yapılanmalar, makam öncelikli örgütlenmeler olmadığını belirtmek gerekir.
Özellikle ülkemiz tarihinde olan olaylar (darbeler/darbe girişimleri vs) sadakatin daha ön planda olması gerektiği görüşünü güçlendirdiğini düşünmekteyim. Devlet ve millet yerine bir gruba, bir zümreye sadık olanların neler yaptığını, yapabileceğini kısa bir süre önce gördü bu millet. Her yönetici, her kurum sahibi öncelikle güveneceği kişi ister. Güvenin olmadığı yerde liyakatin bir kıymeti yoktur.
Sadakat, taraf olmayı gerektirir: İşin kuralına, mevzuatına ve nihayetinde devlete ve millete taraf olmayı gerektirir. Fakat devletine ve milletine sadakatle bağlı olmayan işin ehli olsa ne yazar, olmasa ne yazar?
Liyakatli ve performansı yüksek kişinin, kurumunu zarara uğratmayacağını kimse iddia edemez. Liyakat, performans, sadakat üçgeninde biri olmadığı zaman diğerinin eksik kalacağı şüphe götürmez. Ancak üçgenin en temel kenarının sadakat olacağını söylemek de yanlış olmasa gerek.
Her makamın bir emanet olduğu anlayışının arka planında emin olmak vardır. Yani güven. Yani sadakat. Peygamberimizin sıfatlarından birisi de bu değil midir? “Muhammed’ül Emin.”
Büyük devlet adamı Nizâmülmülk, “Siyasetname” sinde ; Birlikte çalıştığı kişilerin sadakatını önceleyen yönetici, günü kurtarır; liyakatını önceleyen ise tarihte kalıcı izler bırakır… demektedir.
Allah (cc)’ın; “Allah size, emanetleri ehil olanlara vermenizi, insanlar arasında adaletle hüküm vermenizi emreder.” ( Nisa, 58) kelamını göz ardı etmeden sadık, güvenilir insanların bulunması ümidiyle emanetin ehil olana verilmesi.
Liyakat, sadakat ve performans tek başına bir anlam ifade etmez. Birlikte aynı cümle içerisinde oldukları zaman anlam ifade ederler. Liyakat ehli olarak alınanların veya yol arkadaşlığı yaptığı insanların sonradan ortaya çıkardığı sıkıntıları her alanda görmekteyiz. Bu sıkıntıları gördükten sonra bu ehildir buna teslim edelim emaneti demek zor oluyor. Herhalde en ideali liyakat ehli olan sadık yol arkadaşları edinmektir.
Asri saadette mekke fethedildiginde kabenin hadimligine (bakım temizlik vs) çok talep olur. Çünkü prestijli bir görevdir. Sahabilerin en büyükleri bu göreve taliptir. Peygamberimiz bu görevi yıllardır o işi yapan halinde o görevde olan ancak henüz Müslüman olmayan şahsa verir. Herkes bu durumdan rahatsızdır. Ancak Hz. Peygambere nezdinde bunu dile getiremezler. Peygamberimiz bunu anlar ve derki her işi ehline vereceksin. Bu gün haşa peygamberi takvasizlikla itham etmeye kalkan bir sürü dalkavuk var. Ben diyorum ki illede liyakat tabiki beraberinde ahlak dürüstlük sadakat olmalı vesselam……..
Emanete sahip çıkmak gerekir.
Sahipsiz vatanın batması haktır. Kişi kendini iyi tanımalı olmayan özelliklerden güya varmış gibi hareket etmemelidir. Liyakat bana göre değil karşımızdaki insanın objektif değerlendirmesine göre olmalıdır.yoksa herkes kendini kaf dağında görür.
Hayırlı günler olsun Fatih başkanım
Sadakat de kıyamette ikisini toplamı karakter. Karakterli insan hem sadakat yani doğruluk üzere olur karakterini insan liyakat sahibi olmadığı konuda ben bunu bilmiyorum yada ben yapamam der
Maşallah yerinde ve gerekli bir tespit çok anlamlı bir bir makale olmuş. Elinize ve yüreğinize sağlık, Rabbim ilminizi ve irfanızı artırsın başkanım.
Kaleminize, yüreğinize sağlık başkanım. Sadakat, taraf olmayı gerektirir: İşin kuralına, mevzuatına ve nihayetinde devlete ve millete taraf olmayı gerektirir. Devlet ve millet yerine bir gruba, bir zümreye sadık olanların neler yaptığını, yapabileceğini kısa bir süre önce gördü bu millet. Bu nedenle sizin de dediğiniz gibi üç vasıfta birbirini tamamlıyor. Fakat devletine ve milletine sadakatle bağlı olmayan işin ehli olsa ne yazar, olmasa ne yazar?
Çok güzel yazmışsınız hocam. Eline sağlık.
Vatandaşımızın liyakat olarak açık ara ile cevabın çıkması Beni şaşırtmadı.
Ben Günümüzde işe alımlarda, Buna ne kadar dikkat ediliyor? Sorusu sorulsa insanların cevabı ne olur onu merak ediyorum.
Devletimizin, Milletimizin geleceği Liyakatlı insanların elindedir.
Liyakat ,sadakat ve performans elbette bunları kombine etme önemli…zira milletlerin bunu yaşatacak engin kültür ve kodlanmış geçmişi de burda asıl etkenlerden biridir.
Başkanım yüreğine emeğine sağlık hemen can alıcı güzel bir konu tebrik ederim??