Bir Yazar Bir Kitap (Ömer Lütfü METE – Allahsız Müslümanlık)

Kitap Tanıtımı:
Ömer Lütfi Mete kitabında şöyle diyor: “İnsanoğlu ‘yok olma’ hâlinin tanımlamasını yapamayacağı için, kendisine bağışlanan ‘var olma’ nimetinin ne denli bir teşekkür gerektirdiğini anlamaktan acizdir.” (sf. 64)
“Sorgulayıp anlamaya çalıştığım, Müslüman insanı –bütün gayretlerine rağmen– geliştirmeye yetmeyen dindarlık türünün iç kıvrımlarıdır. Diliyle sürekli Allah’ı anmasına ve sürekli dini etkinliklerde bulunmasına rağmen, kendisi gibi olmayanlar üzerinde derin bir saygı ve hatta imreniş uyandıramayan Müslümanlık biçiminin, Allah’ın muradıyla örtüşeceğini düşünemiyorum.
Tabii ki ‘Allah’sız Müslümanlık’ ifadesi, kâfirlik ve inkârcılık suçlaması kastıyla seçilmiş değildir. Bu isim ‘Müslüman kişinin Allah ile iletişimini geliştiremeyen dindarlık’ tanımlamasının kısaltılmışı sayılabilir.
Peki, böylesi dindarlık nasıl bir şeydir?”
Yıllardır dillerden düşmeyen şiirleri, senaryoları, romanları ve politik denemeleriyle tanıdığımız Ömer Lütfi Mete’den çağımızın Müslümanlığına dair “içeriden” bir eleştiri… İslam’ı nasıl yaşıyoruz ve nasıl yaşamalıyız? Onu aslında modern hayatın kimi ihtiyaçlarına göre yeniden dizayn mı ediyoruz? İslam en son ve en mükemmel din olduğuna göre, mensupları neden yüzlerce yıldır geriliğin ve ezikliğin girdabından kurtulamıyor?
Allah’sız Müslümanlık, İslam’ı yaşama sorununa dair güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir ahlaki el kitabı…
Ömer Lütfi için, zihin çalıştırıcı unsur, yanından geçen başı örtülü genç bir kadından aldığı ‘keskin parfüm kokusu’ olmuş… O günlerde kendisiyle ‘tasavvuf musikisi’ üzerinde konuşmaya gelen Kanadalı şarkıcı Loreena McKennitt ise bir sadelik âbidesiymiş… “Değil açık havada arabanın içinde bile ondan bir parfüm esintisi gelmediğini hatırlıyorum” diyor.
İşte bir tespiti: “Dindar Müslüman çok daha fazla çelişki yaşamak zorunda kalıyor. O başka bütün insanlardan çok daha fazla kuralla yükümlü bulunduğuna inanıyor veya en azından inanması gerektiğini düşünüyor ama elinde olan veya olmayan sebeplerle bunların pek az bir kısmını yerine getirebiliyor.”
Savrulmayan, fakat kendini hiçbir tarafa çıpayla bağlı hissetmeyen bir aydındı Ömer Lütfi Mete; keseri tek taraflı çalışmıyordu. Okuyalım: “Doğrusu şahsen köktencilerin tepkilerini izledikçe, onlara karşı çıkanların yanında yer alma eğilimine kapılırım. Hemen aynı demde düzenin düzenbazlıklarını gördükçe köktencilerin yanında yer almayı tercih ederim. / Yine de kendimi her zaman ortada tutmaya çalıştım. Ortada kalabildiysem, ortada kalmam da isabetliyse, bunu kendi becerimden ve tercihimden çok iki tarafın neredeyse eşit iticiliklerine borçlu olduğumu itiraf etmem gerekir.”
Ömer Lütfi Mete’nin üzerinde kafa yorduğumuz bu kitabı, modern zamanlarda Batı uygarlığına mukabil Müslüman kişi ve Müslüman toplumdaki geri kalmışlık ve derinliksiz-sığ Müslümanlık anlayışı sorunudur. Eser, Müslüman’ın geri kalmışlık, yenilmişlik düşüncesi içinde hissettiği aşağılık karmaşası, ruh bunalımları ve benzeri sorunların uzun uzun sorgulamaları ve nihayet çözüm yollarını sunmasıyla devam ediyor. Bu bahis daha ziyade kitabın ilk iki bölümünü teşkil etse de diğer bölümler de doğrudan bu iki bölümle iç içe bir muhtevaya sahip. Eserin 2008 yılındaki basımı ‘Gerekçe’ başlığı altında Ömer Lütfi Mete’nin ön sözüyle başlar. İlk paragrafını aynen alıntılıyoruz:
“Çağımızın büyük mürşitlerinden Tayyar Baba, ziyaretine gelen dervişine sorar:
-Köyünüzde işler nasıl, değişen bir şey var mı?
-Derviş cevap verir:
-Köyümüze yeni bir hoca geldi efendim.
Hazret gülümseyerek tekrar sorar:
-Müslüman mı bari?
-Efendim öğretmen demiyorum, hoca diyorum, camiye yeni imam geldi…
-Tamam, ben de onun için soruyorum, Müslüman mı?”
Yazar şöyle devam ediyor: “Bu küçük öyküdeki keskin eleştiri şüphesiz bütün imamları zan altında bırakacak bir önyargının yansıması değildi. Burada yapılan tasavvufi idrakin özündeki yaklaşımı vurgulamak,…”
Son olarak; dizi ve sinema filmlerinde yarattığı kendine has kâmil karakterleriyle; ufkumuzu genişleten, zihnimizde ışıklar çaktıran, gönlümüzü zenginleştiren yazılı eserleriyle; bizim neslin ekranlarda görme fırsatına eriştiği derviş ruhlu, güzel bir adam Ömer Lütfi Mete’i bu vesileyle sevgi, saygı, şükran ve rahmetle anıyoruz.
Eser, içinde yaşadığımız çağın dinamikleri zemine alınarak, Müslüman’ın birbiriyle ilintili ama kendi içinde ayrılan bir kısım soru ve sorunlarına karşılık Gerekçe ve Giriş’ten sonra yazılmış sekiz bölümden müteşekkil. Ve dediğimiz gibi kitabın ilk iki bölümü tamamına lokomotiflik ediyor. Kitap, ilk bölümde vurgulanan ‘biricik hak din İslam’ın mensuplarının geri kalmışlığı’ sorguları ve ikinci bölümdeki ‘akli tevhide yönelişle kalbin terk edilişi’ sorunu üzerine inşa edilmiş.
İnsanlık tarihinin en utanç verici barbarlık uygulamaları Batının imzasını taşır. Bütün bunlardan sonra kalkıp da ‘Batı demokrasi kültürü sayesinde şahlanmıştır’ demek, pek gerçekçi ve namuslu bir değerlendirme olmaz.“ (sf. 162)
Son asırlarda Batı uygarlığı karşısında teknolojik, politik, ekonomik, toplumsal açıdan geri kalmışlığımızın çetin sorgulamaları esas alınarak yazılmış, çözüm niteliğinde birtakım açık ve örtük tavsiyelerden müteşekkil bu kıymetli eserde okuyup, kafa yorduğunuz takdirde istifade edebileceğiniz bazı temel meseleler şöyle sıralanabilir:
* Allah katında biricik hak din mensuplarının hak din mensubu olmayanlar karşısındaki ağır mağlubiyetini nasıl anlamak gerekir? Ve Müslüman fertler için bu durum bir öğrenilmiş çaresizliğe evrildi mi/evrilir mi?, Müslümanların Batı karşısında kendini kayıplara oynayan bir halde yenik görmesi kişisel ve toplumsal ruhi problemlere dönüşür mü? / dönüşmesi doğal mıdır?, Hem Müslüman hem çağdaş olunabilir mi? Olunursa nasıl olunur?
Sığ muhafazakârlık ve sahte, yüzeysel uhrevileşme.
Ömer Lütfü METE Kimdir? Şair, yazar, gazeteci ve senarist.
7 Temmuz 1950’de Rize’nin İyidere ilçesi eski ismi Aspet diye de bilinen Fıçıtaşı mahallesinde doğan Ömer Lütfi Mete, ilk ve orta öğrenimden sonra bir dönem Kur’an Kursları’nda okudu. Aynı kurumlarda okutucu olarak görev yaparken Rize Lisesi’ni bitirdi ve 1970 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. 1971 yılında önce matbaa çıraklığıyla başlayarak gazeteciliğe geçti. 1972’de İktisat Fakültesi’nden ayrılıp Atatürk Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. Kısa bir süre mezun olduğu lisede ve Rize Meslek Yüksek Okulu’nda Edebiyat öğretmenliği dışında gazeteci ve senaryo yazarı olarak çalıştı. Babıali’de Bizim Anadolu, Tercüman, Türkiye, Yeni Haber, Orta Doğu, Yeniçağ, Ayyıldız, Yeni Binyıl, Sabah gazetelerinde yönetici ve yazar olarak çalıştı. Türk Edebiyatı, Boğaziçi ve Çağrışım dergilerinde makale, mizahi öykü ve şiirleri yayınlandı. 18 Kasım 2009 tarihinde geçirdiği kalp krizi sebebiyle 59 yaşında vefat etmiş ve Çengelköy Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Eserleri
- Aşıklar Ölmez
- Allahsız Müslümanlık
- Milliyetsiz Milliyetçilik (röportaj),
- Gülce,(şiir),
- 28 Şubat’tan Şemdinliye Derin Çeteler,
- Derin Devlet (röportaj),
- Dünyayı Kimler Yönetiyor (röportaj),
- Derin Millet Manifestosu (köşe yazılarından seçmeler),
- Çığlığın Ardı Çığlık,
- Yerden Göğe Kadar,
- Asker ile Cemre, Çizme (roman), Hacı Yağı ile Parfüm Arasında (deneme), Balonya Tünel (kara mizah),İtfaiye Yanıyor (kara mizah)