Yanlış Anlamayın

Yazarımızın yazısını sesli olarak da dinleyebilirsiniz.
Korkarız yanlış anlaşılmaktan ve anlatılarımızın içinde zaman zaman “yanlış anlamayın” ifadesini kullanırız. “Cami ne kadar büyük olsa ve cemaat ne kadar çok biliyor olsa da imam bildiğini okur” misali ne kadar doğru ve açık ifadeler kursakta yanlış anlayan hep var olagelmiştir.
Konuşmacı çok güzel bir metin hazırlar ve sunar. Ağzı açık dinleyenlere çıkışta sorsanız “Ne konuşuldu?” diye, nadiren birkaç cümle söyleyenlerin dışında çoğunlukla alacağınız cevap “çok güzel konuştu.” olacaktır. Dinleyici, işin nağme kısmından içe, kabuğundan öze inmemiştir. Anlama, karşı tarafın işidir. Anlamak için dinlemek, odaklanmak gibi temel davranışlar yanında anlayış, kültür seviyesi ve anlatanın dilini bilme gibi gereksinimler de lazımdır. “İnsanlara akılları nispetinde konuşun.” diyen Peygamber Efendimiz, anlatımda muhatabın seviyesinin gözetilmesini ne güzel ifade etmiş. Aynı durumu farklı bir anlatımla Mevlana Celaleddin-i Rûmî “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır” diye ifade eder.
Kullanılan dilin sade, cümlelerin kısa ve anlaşılır olması da anlaşılırlığı arttıran etmenlerdendir. Yabancı kelimeleri kullanıp kendini daha kültürlü gösterme gayreti, bazılarımızda bir kompleks, bir hastalık gibi yer etmiştir. Konuşma ve yazılarında anlaşılmaz metinler kurma ile üst bir zaviyeden baktığını empoze etmeye kalkar. Konuşma ve yazmanın temel amacı anlaşılmak değil midir? Bir soruna karşı çözüm açıklaması yazan üst yöneticiler, mevzuat metinlerinden alıntılarla sınırları çizip yorumlama ve örneklendirme ile mevzuya açıklık kazandırmaktadırlar. Bazen de “Ben de bu konuda bir şeyler söylemiş olayım” dercesine öylesine ifadeler yazarlar ki o açıklama, başka açıklamaya muhtaç duruma düşer.
Yanlış anlaşılmaktan korkmamak gerekir. Kullandığınız cümlelerden ya da kelimelerden bir tanesini alıp önüne veya ardına ekleyecekleri ile söylemediğiniz bir ifadeyi size mal edebilirler. Siz yeter ki doğru olun ve doğru olmaya devam edin. Göreceksiniz ki bir zaman sonra insanlar sizin bir çizginiz olduğunu, ne söyleyebileceğinizi veya neyi söylemeyeceğinizi fark edeceklerdir. Haliyle yanlış anlama da ortadan kalkacak ya da iyice azalacaktır. Yine de anlama makamında olan kişinin algı mekanizması yanlışa alışmışsa, bozulmuşsa yapacak çok bir şey kalmıyor. Son cümleniz ile baştakini yer değiştirecek ve yanlış anlayacaktır. “Meyve veren ağaç taşlanır” penceresinden baktığınızda da bir şeyler yapan kimse ile uğraşılır, rahatsız edilir, zorlanır sonucuna varırsınız. Günü kurtaran, varlığı ya da yokluğu belli olmayan, herkesle iyi geçinme derdinde olup bu fikri ile kılıksız bir köstebekten farkı olmayanlar pek rahatsız edilmezler. Onlar her dönemin adamıdırlar. Omurga sahibi olmadıkları için de her şekle girebilirler.
İnsan eylem ve söylemleri ile net ve mert olduğunda yanlış anlamalar da sona erecek veya oldukça azalacaktır. Doğru anlaşılmak için doğru olmak gerektiği malumunuzdur. İmam Gazâlî’nin dediği gibi: “Eğri ağacın düzgün gölgesi olmaz. Ana, baba ve öğretmen düzgün bir ağaç gibi olmalıdır ki çocuk da onun gölgesi gibi dosdoğru olsun .”