Her Koyun Kendi Bacağından mı Asılır

Bireysel bir bakışla, herkes kendi yaptığından sorumludur, kimseye bir başkasının günahı yüklenemez. Yaptığı şeylerin mükâfatı ve cezası kişiseldir. Yapan çeker. “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.” (Necm Suresi 38 ve 39. Ayetler)
Peygamber Efendimiz “Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.” Buyurarak iyilik veya kötülükte önder olup yol açanların o yoldan gidenlerin mükâfat veya cezalarını da yükleneceklerini çok beliğ bir şekilde belirtmiştir.
Bu durumda “Her koyun kendi bacağından asılır.” sözünün manasının doğruluğuna hükmedebiliriz. “Tabii ki kendi bacağından asılacak, bir başka bacaktan asılacak değil ya” diyebilirsiniz.
Mesuliyet penceresinden baktığımızda farklı bir manzara ile karşılaşıyoruz. “İyiliği emredip, kötülüklerden nehyetme (sakındırma)” her Müslümana verilmiş bir görevdir. Bu görev el ile, dil ile veya güç yetirilemediğinde kalp ile yapılabilecek mutlaklıktadır. Vazgeçilemez, terkedilemez, ihmal edilemez bir görevdir iyiliğin ortaya konması, emredilmesi, yapılması ile kötülüklerin yapılmaması, ortadan kaldırılması, yasaklanması. Tahrim Suresi 6. Ayette Rabbimiz “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” buyurmaktadır. Mesuliyet ile ilgili daha birçok ayet ve hadis zikredilebilir. Müslümanların bir arada oldukları zikir veya sohbet meclisi dağılırken okudukları Asr Suresi de kurtuluş reçetesini mesuliyet vurgusu ile vermektedir.
Halife Harun Reşîd zamanında Asr Suresi’ni hayatına tatbik eden Behlül Dânâ’yı, doğru yolu göstermek için insanlara söylediği sözlerden rahatsız olanlar, gidip halifeye şikâyet etmiş ve şöyle söylemişler: “Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Herkese müdahale edip durmasın. Bizi kendi hâlimize bıraksın. Her koyun kendi bacağından asılır.”
Bunun üzerine Harun Reşîd, Behlül Dânâ’yı çağırtıp halkın şikâyetinden bahsetmiş ve müdahale etmemesini emretmiş. Behlül Dânâ hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etmiş. Birkaç koyun alıp kesmiş ve bacaklarından şehir meydanına asmış. Behlül Dânâ’nın bu hareketini görenler, yaptıklarına bir anlam verememiş ve “Delidir ne yapsa yeridir.” diyerek alay etmişler.
Zamanla asılan hayvanlar kokmaya, bundan da bütün insanlar zarar görmeye başlamış. Kokudan durulmaz hâle gelince, aynı kişiler tekrar Hârûn Reşîd’e gidip, durumu anlatarak yine şikâyet etmişler. Halife, Behlül Dânâ’yı çağırıp durumu sormuş. Behlül Dânâ kendinden emin bir vaziyette: “Ben onların söylediğinin aksi bir şey yapmadım. Gidip bakabilirsiniz, her koyunu kendi bacağından astım. Hiçbir koyunu bir başkasının bacağından asmadım. Doğru, her koyun kendi bacağından asılır ama kokusu da böyle etrafa zarar verir. Yapılan bir kötülüğün sadece işleyenlere değil herkese zararının olacağını anlamışlardır herhalde.” diye cevap vermiş.
Okulların açılması arifesindeyiz. Öğretmen ve öğrencilerimizde gözle görülür bir heyecan ve sevinç hali mevcut. Okullar her haliyle hazırlanmış ve sahiplerini bekliyor. Bir beton yığını olmanın verdiği hüznü atmak istiyor. Toplumsal canlılığın en iyi yaşandığı yer olan okul, çok yönlü bir işleve sahiptir. İyileştirici bir rolü var, eğitim öğretim ile beraber.
Birilerinin ihmalkâr davranışları, umursamazlıkları, nemelazımcı tavırları, başkalarının hayatını olumsuz etkilediğini -maalesef ki tecrübe ederek- öğrendik. İnsanın kendine hak gördüğü bir eylem, bir başkasına haksızlık olabiliyor. Toplumun menfaati, çocuklarımızın eğitim öğretim hakkı ve geleceği için hoşunuza gitmese de bazı kurallara daha fazla uymamız gerektiğinin farkında olmalıyız.
Herkesin davranışlarına daha bir dikkat etmesi ile okullarımızın açık ve öğrencilerimizin gözlerinin hep gülmesi dileklerimle.
Kalemine sağlık hocam. Toplum bilinci eğitimine ihtiyacımız gün geçtikçe artmaktadır.