Okçular tepesi

Biliyorsunuzdur Müslümanlar, Peygamber Efendimiz zamanında Uhud’da yenilgiye uğramışlardı. Yenilginin sebebi de Uhud Dağı’nı sakın terk etmeyin emrine rağmen zafer sarhoşluğuna kapılan sahabelerin burayı terk etmesiydi.
Uhud yenilgisini Müslümanların birçoğu bilir. Yenilginin sebeplerini de biliriz. Ama bu yenilgi ile ilgili bilmediğimiz bugüne kadar da pek sorulmayan bir sorunun cevabını çoğu kimse bilmez.
Okçular tepesini terk eden sahabeler kimlerdi?
Bugüne kadar merak edeniniz oldu mu bilmiyorum. Bu sorunun cevabını bulmak için ister İslam tarihini anlatan kitaplara bakın, ister ilahiyatçılara sorun, isterseniz de internet arama motorlarına bakın. Bu sorunun cevabını bulamayacaksınız. Ben de bulamadım. Bulan varsa paylaşırsa da sevinirim. Ama iddialıyım bu sorunun cevabı yok.
Hatta İslam tarihini anlatan kitaplar da okçular tepesini terk edenlerin kimler olduğunu çocuklarının da hanımlarının da bilmediği yönünde bilgi vardır.
Bunun sebebi; Peygamberimiz başta olmak üzere ashabın bu konuda kimseyle bir şey paylaşmamış olmasıdır. Ağızlarından hiçbir şey kaçırmamış olmalarındandır. Okçular tepesini terk edenlerin olayı, hatalarını birbirlerinin yüzüne vurmanın ne kadar yanlış olduğunu bize ifade eden en güzel örneklerden birisidir.
Yine buna en güzel örneklerden birisi de; Hz Ömer Müslüman olmadan önce peygamberimizi öldürmeye gelmişti. Öldürmeye gelen Ömer, O’nda yeniden dirilmişti. Ancak Resulullah efendimiz Hz.Ömer’e hiçbir zaman beni öldürmeye gelmiştin, demedi.
Okçular tepesini terk edenler ifşa edilmiş olsaydı fitneye sebep olunacaktı, Müslüman olan kardeşlerinin toplum içerisinde dışlanmasına, hakir görülmesine sebep olunacaktı. Hz Ömer’e öldürmek için geldiği suç yüzüne vurulmuş olsaydı adaleti ile örnek gösterilen bir halife olarak onu göremeyecektik.
Oysa geçmişi karıştırmak yarayı derinleştirmekten başka işe yaramaz. Yol arkadaşlığı böyledir. Hatalarını yüzüne vurmamak en büyük erdemlerden birisidir.
Onun ümmeti olduğunu iddia eden bizler kural tanımıyoruz. Her gün dedikodu, her gün birilerini çekiştirmek vazgeçilmezlerimiz olmuş. Herkesin her konuda fikri olmasından daha kötüsü de temeli olmayan fikir kırıntılarının peşine takılır olmuşuz.
Oysa Allah Hucurat suresi 6. Ayette bizlere “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.” Uyarısını bizim için yapmıyor gibi davranmamız bu gidiş nereye sorusu ile muhatap olmamıza da sebep olmaktadır.
Yine Hucurât Sûresi 12. Ayette ; “Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”
Ve İsrâ Sûresi 36. Ayette; “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi, yaptıklarından sorumludur.”
Uyarıları da bizim için değilmiş gibi davranmaktaki amacımız nedir? Savaşı kaybettirenlerin dahi kim olduğunu saklayan bir inanıştan, aile özel bilgilerini dahi ifşa etmeyi marifet sayan, yatak odalarını sosyal medyadan paylaşan bir topluluk haline gelmemiz içimizi acıtmıyor mu?
Bununla birlikte gıybetin menedilme sebebi, sâdece Cenâb-ı Hakk’ın “günahkâr bir kulunun bile hakkını muhafaza edip ona sâhip çıkma” gayretinden ibaret değildir. Bunun bir sebebi de, gıybetin, cemiyet hayatının muhtaç olduğu sevgi, kardeşlik, sükûnet ve kardeşlik duygularını zedeleyici bir rol oynamasıdır.
Laf kırıntılarının peşinden koşmaktan, adam harcama kolaycılığından bir an önce kurtulmamız gerekiyor. Bu kötü davranışlar sonucunda çevremizde adam bırakmadığımız gibi adaleti ile örnek olabilecek, bize nice teknoloji savaşlarında lider olabilecek gençlerimizi daha var olmadan maalesef öldürmeye devam edeceğiz.
O gün okçular tepesini terk edenlerden dolayı Hz Hamza şehit düştü, Peygamber efendimizin dişleri kırıldı ama buna rağmen sebep olanlar hiçbir zaman ifşa edilmedi. Uhud Savaşı’nın kaybedilmesinin en büyük sebeplerinin ganimet ve makam sevdası olduğunu unutmamak dileğiyle…
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
Yüreğine sağlık başkanım. Dile getirdiğiniz bu önemli konuları hayatımızda tatbik etme adına ne kadar hassasiyet gösterebilirsek gösterelim ve bu konularda bir şeyler yapma adına da ne kadarını yapabilirsek yapalım inşallah.
O zaman başka ne konuşacağız ki
Değerli Hocam,Allah razı olsun.Haklisiniz .Çözüm fabrika ayarlarına dönmek . İslamı, beden ülkesine hakim kılmak lazım
Müslümanca yaşamak
İslam’ın doğuşu ve gelişimi yılları bizlere tabiki örnek olmalı. Müslüman iki hususta hassasiyet göstermek zorundadır.kuran ve sünnet dediğimiz Hz. Peygamberin söz fiil ve davranışlarının tümü.
Bugün örnek göstererek bir İslam toplumu ve İslam ülkesi yoksa bunu biz müslümanların İslam’dan uzak Bir hayat yaşamamızdır..
Başımıza gelenler kendi ellerimizle yaptiklarimizdandir.
Kurtuluş ve yükselişin sırrı kuran ve sünnete bağlılıktadır. Yapmacık değil içten samimi. Hem namaz kılan hem haram yiyen değil, onun yeri ayrı bunun yeri ayrı diyen bir İslam anlayışı ne Kur’an’a sığar ne sünnete.
Yeni bir ba’sü ba’del mevt gerek.
Allah razı olsun yazınız müslümanlarin dertlerini ortaya koyuyor. Zaten ümmetin derdi ile dertlenmeyen hakiki manada imana sahip değildir.
Yazınızın müslüman kardeşlerimin imanını artırması temennisiyle.Allah a Emanet olun
Ganimet makam sevdası iki zehir ne yazıkkı içenleri zehirliyor onunla da kalmıyor memleketi de zehirliyor.
Aslında insanlık tarihi okçular tepesinin boş olduğunu acı bir şekilde suratımıza çarpıyor.
Fakat Bi şekilde okçular tepesinin bekçilerinin varlığına, altın nesil varsayımına, fıkrayı naciye ütopyasına Bi şekilde inandırılıyoruz.
Ve uhut da da okçular tepesi boştu.
Ayrıca Hz. Ömer in Müslüman oluşu ile ilgili hikaye Arap örfüne hiç uymayan bir anlatıdır. Hz. Ömerin zayıf bir Kabile ye mensup oluşu bunu iki kat imkansız kılıyor.
Selamlar yine güzel bir yazı “Kol kırılır yen içinde kalır” atasözünü hatırlattı…
Ve buhün ne hikmettir bilinmez ama
Saydığınız ilkesizlikleri ilke edinenler
Hep uyudu örnek veren kesim oldu.
Yükselmek için kardeşlerimşzn hataarını kendimize merdivenn yaptık.
Ne Uhut kaldı
Ne ganimet.
En çokta yükseklerden ok yedik başkanım
Tepelerden
Ağzınıza yüreğinize sağlık Başkanım kanayan yaramıza parmak bastınız . Çok teşekkür ediyorum.
…
Okçular tepesi boş değil…
Kıymetli bir mevzuya temas etmişsiniz Fatih hocam yüreğinize sağlık. Mahremiyet temel değerlerimizin başında geliyor. Edep olmazsa olmazimiz. Kasıtlı yapılmayan hatta iyiniyetle yapılıp sonucu olumsuz olan davranışların yüze vurulmamasi büyük erdemdir.
Öğretmenlik çağlar üstü ve değeri hiç kaybolmayacak bir meslektir. Tıpkı hekimlik gibi. Bakmayın siz öğretmenlerin serzenislerini. Kıymetini halen korur toplumda. Yeterki öğretmen kendine saygısını kaybetmemiş olsun