İç ve dış düşmanla savaş

Kimliği ve ne idüğü belli olmayanlarla mücadelenin zorluğu ile görünür olanla savaşmanın kolaylığı, dış düşmana karşı mücadele etmenin birlikteliği daha fazla sağladığı tarihi bir gerçektir.
George Orwel, “Hayvan Çiftliği” adlı kitabında genelde bir sistem eleştirisi, özelde sosyalizmin geldiği duruma bir gönderme yapmaktadır. Başlangıçta “Bütün hayvanlar kardeştir.” Sloganı ile ortak düşmanları olan insana karşı, ortak bir mücadele vermiş ve çiftlikten insanları kovmayı başarmışlar, yönetimi ele geçirmişler. Ancak savaşırken gösterilen birlik, dayanışma, kardeşlik yönetilirken gösterilemez. Kaymağı birilerinin yediği, külfeti başkalarının çektiği, az çalışıp çok pay alanların olduğu gün geçtikçe daha çok görülür. Aynen üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi:
Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Her yer ve toplumda paylaşım adaletsizliğinin rahatsız edici olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Çiftlikteki başlangıçta var olan kardeşlik havası, giderek yerini “bazı hayvanlar daha kardeştir.” ifadesine bırakacaktır.
Sovyetler Birliğinin Afganistan’ı işgal etmesine karşı Afgan mücahid grupları, kıt imkânlarla fakat inançla, sabırla nice olmazları oldurmuş ve yıllar süren işgale bir son verdirmişlerdi. Düşmana galip gelen gruplar savaşlarını bu kez Kabil’e ve diğer şehirlere taşıyıp düşman olarak birbirlerini görmeye başladılar. Belli ki dış düşmanların yeni bir stratejisi bu idi. İçte fitne ve düşmanlık ateşini körüklemek daha az masraflı bir işti. Feraset ve basiretini öne çıkaramayanlar, düşmanlarının oyuncağı olmaktan kurtulamamaktadır. İçte birlik sağlanamayınca bir ülke halkı yıllardır kırılmaya, sürgüne mahkûm edilmiş oldu.
Münafıklarla mücadelenin kâfirlerle mücadeleye göre daha zor olduğu malumunuzdur. Dost görünen düşmanlardır münafıklar. Kuzu postu giymiş kurt gibi. İçeride savaş, biraz görünmez, kimin kim olduğu belli olmayan, sınırı çizilmemiş, safları belli olmayan bir haldedir. Bizden gibi görünenle nasıl ve niçin mücadele edilir ki? Hem bu çekişmeyi anlatamazsın ki. Üstelik süreçte herkes kendi penceresinden haklı iken sonuçta bütün pencerelerden kayıp söz konusudur. Bu yoldaki galibiyetler de içinde mağlubiyetler barındırmaktadır. Salt kazançtan söz etmek pek mümkün görünmemektedir.
Arapça’da “güç ve gayret sarf etmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak” manasındaki cehd kökünden türeyen cihad, İslâmî literatürde “dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslâm’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek” genel tanımlaması ile karşılık bulur. “Mücahid, nefsiyle cihad edendir.” Hadisi Şerifine dayanarak kulun nefsiyle olan cihadının dış düşmanlara karşı gerçekleştirilen cihada nispetle asıl olduğunu söyleyebiliriz. Allah’ın emirlerine uyma konusunda nefsiyle cihad edemeyen kimsenin düşmanla cihad edemeyeceği belli değil midir?
İç ya da dış düşmana galip gelmenin bir yolu kendi gücünü, yapabileceklerini tanımak iken bir diğer yolu da düşmanı tanımaktır. Dayanışma içinde olup insana otokontrolü sağlamada yardımcı olacak eş, dosta her zaman ihtiyaç duyulmalıdır. Bu da kardeşlik ve cemaat olmayı getirmektedir. İnsana düşman olarak kendi nefsi yetiyorken şeytanın da apaçık düşmanımız olduğu, Kuran-ı Kerim’de çok zikredilen bir hakikattir.
Paranoya yapmadan, çağın gerektirdiği donanımları kuşanarak mücadele bilinci geliştirmemiz dünya imtihanında başarılı olmamızı sağlayacaktır.
Kazananlardan olabilmek dileklerimle.
Bize bir nazar oldu cuma pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar azar oldu