Dolar 19,0275
Euro 20,4988
Altın 1.186,96
BİST 4.906,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 15°C
Çok Bulutlu
Ankara
15°C
Çok Bulutlu
Çar 11°C
Per 14°C
Cum 15°C
Cts 16°C
15/10/2022 00:01
07/01/2021 18:12
05/09/2022 21:45
26/12/2021 00:01
02/07/2021 00:01
04/01/2021 13:17

Kafamızı iki elimizin arasına koyma zamanı gelmedi mi?

A+
A-
22/01/2022 00:01
1.938
ABONE OL
Kafamızı iki elimizin arasına koyma zamanı gelmedi mi?

Bu yazıyı konunun hassas, bir o kadar farklı ve önyargılı yorumlanacağı endişesine rağmen yazmaya karar verdim. Ön yargılı yorumlanacağı ile ilgili yorumum da bu ülkede yaşıyor olmamdan kaynaklandığını belirtmek isterim. Farklı bir coğrafya, farklı bir ülkede çok daha farklı yorumlanacağını biliyorum.

Ön yargı yıkılmaz duvarlar gibidir. En şiddetli depreme bile dayanıklıdır önyargılar. Karşınızdaki sizi kendi penceresine göre öyle bir yere yerleştirir ki artık ne yapsanız oradan çıkamazsınız. Artık siz orada mukim olmuşsunuzdur. Deyim yerinde ise ağzınızla kuş tutsanız sizinle ilgili fikirler değişmeyecektir. Ne söylediğiniz ve bunu nasıl dile getirdiğinizin de bir kıymeti yoktur.

Neyse biz konumuza gelelim.

Geçen haftalarda; Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Enes’in (20) acılı hikâyesi konuşuldu.

Kendi ifadesi ile “Sürekli stres, gelecek kaygısı ve ne yapacağını bilmiyorum. Bu şekilde yaşamak istemiyorum. Bunu aileme ve iki üç arkadaşıma atmayı düşünüyorum. Tıp okuyorum. Oldukça zor geliyor bana. Sınavlara elimden geldiğince çalıştım. Ama 25 civarı bir ortalamaya sahibim geçmek için notlarımın 60’ın üzerinde olması gerekiyor. Yani epey bir düşük. İçimde bulunduğum durumda tüm yaşama hevesimi ve sevincimi kaybettim. Aileme de bunu açıkçası söyleyemiyorum, korkuyorum. Ne yapacaklarını hiç bilemiyorum. Her şeyi yapma potansiyelini taşıyorlar. Böyle bir durumla açıkçası karşılaşmadım. Umarım beni anlıyorsunuzdur” diyordu.

Aynı hafta içerisinde 2 üniversite öğrencisi kızın, 2 polisle bir evde gecelediği, geceledikleri bu evde içki de uyuşturucu da kullandıkları haberi taşındı gazete köşelerine. Ama bu haber daha küçük harflerle ve daha 3. Sayfa haberi niteliğinde. O gece kızlardan biri gece yarısından sonra pencereden atlıyor ya da atılıyor haberi de yer alıyordu devamında…

Son 2 hafta içinde yirmiye yakın gencimiz öldü/intihar etti; 4 gün önce Çanakkale’de alkol yüzünden ölen 5 kişiden 3’ü üniversite öğrencisi genç kızlardı.

Aralık 2021’de Aydın’da 16 yaşındaki bir lise öğrencisi kız, balkondan atlayarak intihar etti, aynı balkondan atlamaya çalışan erkek arkadaşı ise polis tarafından zor ikna edildi.

Daha dün 2 genç kadın erkek arkadaşı ile tartıştıktan sonra balkondan atlayarak öldüler; Konya’da 20 yaşında bir üniversite öğrencisi, erkek arkadaşının pansiyonunda 4. kattan atlayarak öldüler…

Yukarıda örneklerini basın haberlerinden derlediğim ölümlerden Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Enes hariç diğerleri hangi cemaattendi acaba. Onların hiç biri bir cemaat yurdunda değildi. Bir cemaate de mensup değildi.  O zaman sadece Enes’i manşetleri taşımakla iyi niyet aranabilir mi? Sadece Enes’i manşetlere taşıyanlar Enes üzerinden bir yerlere vurmak gibi bir gayelere yok mu? Diğer ölen gençler neden aynı manşetlerde haber yapılmıyor?

Bu şekilde ölen onlarca gencimiz/insanımız var. Yani artık bu tür intiharlar/ölümler sistematik bir hal aldı. Ama buna rağmen gündemi belirleyen Enes’in intiharı oldu. Neden?

Her gün böylesi intiharlara ve cinayetlere tanık olmaya başladık. Ama Eneslerin ölümünün sonucunu konuştuğumuz kadar sebeplerini hiç konuşmadık.  Yargıladık ve çoktan vicdanlara hapsettik bile suçluları. Bundan sonra vurun abalıya diyerek bulduğumuz katil olan cemaatlere vurduk. Hiç alkol alan çocuğumuzun neden alkol almaya başladığını, üniversiteli bazı çocuklarımızın bırakın ayıplamayı gayri meşru ilişkilere neden sürüklendiğini, kiraladıkları pansiyonda karşı cinslerle ilişki kurmalarına sebep olan gerekçeleri sorgulamadık bile.

Neden sorgulayalım ki; Katil zaten belli değil mi? Cemaatler. Ama unutmayalım ki bu anlayışla daha çok yavrumuzu kaybettiğimiz gibi sonuçları konuşmaya da devam edeceğiz.

Ama bir gerçek vardı ki bu çocukların hepsi bizim çocuklarımızdı. Ama bir kısmını ön yargılarımızla hatta dine olan düşmanlığımızla heba ettik bir kısmını da dünya görüşlerimize ters düştü diyerek dışlamadık mı bu çocuklarımızı? Bizim gibi düşünmüyor, bizim gibi yaşamıyor diyerek hep ötelemedik mi? Onları hiç dinledik mi?

Gençlerimizi mutsuzluğa ve intihara/cinayetlere sürükleyen asıl tehlike haz odaklı ve hep en fazlasını en iyisini isteyen yaşam tarzıdır. Bu yaşam tarzı sosyal medya tarafından da desteklendiği üzere gençlerimizi adeta bir hortum gibi içine çekmekte ve çoğunu da parçalayıp savurmaktadır. İntiharlar, salt ölümlerden değil, aynı zamanda büyük bir psikolojik ölüm de içermektedir. Büyük dramlar yaşanıyor. Ve bunların büyük bir bölümü ekranlara/topluma dahi yansımıyor.

Vicdanlarımıza da kulak vererek, kafamızı iki elimizi arasına koyma zamanı gelmedi mi?

Sevgiyle kalın, sevgide kalın…

REKLAM ALANI
YORUMLAR

  1. Bekir+TOKGÖZ dedi ki:

    Bir insanın kendi tarafından hayatına son vemesine sebep olan sebep her ne olursa olsun, Özür gurubundandır. Adının hiç önemi yok. Görünürde olma biçimi, şiddeti, sesi hiç farketmez. Sonuç tda insanı/lığı yok etmiştir.

  2. Mukara dedi ki:

    Kaleminize sağlık sayın başkanım. Günümüze ışık tutan bir yazı. Malesef önyargılarımızdan kurtulamıyoruz. Olaya insanı bakış açısı itibari ile hâlâ ciddi sorunlarımız var.

  3. Yasin dedi ki:

    Çocuklarımızı, gençlerimizi her yönden desteklemeli özellikle bu hayatın türlü türlü zorluklarına da hazır halde yetistirmeliyiz…Allah cc. Bu yolda herkese yardım etsin. ağır imtihanlar yaşatmasın. Amin

  4. Burhan Erarslan dedi ki:

    Günümüz insanları kısa sürede her şeyi tüketiyor. Kullan at. İnsanlar ömürlerini de kullan at formatına dönüştürme eğiliminde. Sebebi kendinde arama yerine cemaatte tarikata, muhafazakarlıkta arıyorlar. Dinsiz bir grup var ,hayvanı bir yaşama özenen bunların eli kalem tutuyor. Olumsuz Yaşananları hemen din ekseninde değerlendirip faturayı kesiyorlar. Burada amaç Enes yada bir başkasının intiharınin nedenlerini araştırıp çözüm aramak değil. Doğrudan dini dindarları suçlu ilan edip kendi amaçlarına hizmet etmek. Turkiyede sol genel anlamda (sesi cikanlar) tüm politikalarını din karşıtlığı üzerine inşaa ederler. Amaç meseleyi çözmek değil dini suçlu ilan etmektir. Çünkü bilirler ki hayvanı yaşamın önündeki en büyük engel dindir. Hayata dair yaşanan her türlü olumsuzlugu bir şekilde dine bağlamak bu tip insanların genel gayesidir. Onlar istiyorlar ki din olmasın Haşa Allah olmasın ahlak olmasın zevk dünyevi haz her yerde aleni yaşansın. O zaman insanlar ölmez. Oysa diğer ölenlere bakıldığında Savunduklarinin ne kadar adice olduğunu görmemek içten değildir. Allah hepimizi ıslah etsin ne diyelim.

  5. Haydar+Özcagsak dedi ki:

    Çocuklar hepimizin çocuklari ve beraber yasayacaklar. Herkes kendi cocugunu istedigi gibi yetistirebilir, egitim alabilir. Gonul isterki butun cocuklarimiz refah icinde mutlu saglikli yasasinlar basarili olsunlar. Ama malesef bu mumkun olmuyor. Bunun icinde kotu aliskanliklardan kurtulmak icin 1983 de AMATEM kuruldu. Tedavi icin genclerin ve ailelerinin basvurdugunu careler aradigini biliyorum. Istatikler icin bakilabilir hic ic acici degil.Bunu herkes kabul ediyor. Cemaat yurtlarindaki olaylar ise örtbas edilmeye çalışılıyor. Son aylarda Antalyada yurdun ahcisinin gencin kafasini kesmesi, Muş ta cocugun asili bulunmasi Erzurumda 7 cocuga tecavuz ve benzerleri. Getirilen yayın yasaklari. Cok uzucu bu olayları bir de az olarak görmek ve bunların sebeplerini başka yerlerde aramak. Bunun daha kotusu hep beraber yasadigimiz fetö olaylari. Bir cok gencimizin elinden alinan saglikli düsunme yetisi ve tek bir kisiyi herseyden ustun tutma.
    Burda bana gore hepimize, ailelere ve devlete buyuk gorev dusuyor. Çocuklar hepimizin ve beraber yasayacaklar bu ulkede. Dedigin gibi hocam, herkes başını elllerinin arasına alıp düşünmeli tarafsızca.

  6. Özcan+GÜNER dedi ki:

    Ah hocam ,evlatlarımız ellerimizden bir bir kayıyor.Bizler bir şey yapamanin sancı içinde kıvranıyoruz.Nasil bir medineyet ki insanı falekete düşürüyor.

  7. Ali KİRTİ dedi ki:

    Gelişen, değişen ve glabollesen bir dünyada materyalizm on plana taşınıp, maneviyatın otelendigi bir sosyal düzende bu tür vakalar giderek artacaktır bence . Gençliğin büyük bir kısmı birçok lükse sahip olmasına rağmen bulunduğu sosyo- ekonomik durumdan hoşnut değil .Bu durum kişilik gelişimini tamamlayamamış olan kişilerde çeşitli sapmalara sebep olabilmekte.Toplum bilimciler ön yargıları bir kenara atıp bu sorunların kaynaklarını analiz etmeliler bence.

  8. Mustafa dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık. Gençlere bir başka önem vermek şart oldu bu eğitim müfredatımızın acilen gözden geçirilmesi özel okulların uyguladıkları MEB müfredatı gibi sözde özde görünmeyen sıra dışı programlar da dahil masaya yatırılmalıdır . Toplumun gen kesimini gençleri sahiplenecek geleceğe hazırlayacak hamleler yapmalıyız .Bu çalışmada yerel yönetimlere de büyük bir iş düşmektedir.

Maç Sonuçları & Canlı Skor ortaklığıyla sunulmaktadır.
Eğitim Ciddi iştir