Yöneticilik istenir mi verilir mi?

Bu yazımda Hz Yusuf’un hayatından bazı bölümler aktarırken günlük hayata ve özellikle de yönetim anlayışına dair çıkarımlar yapmak istedim.
Yusuf Suresi 50. Ayette Allah (cc): “Melik, ‘Onu bana getirin.’ dedi. Elçi, Yusuf’a gelince (Yusuf) dedi ki: Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.”[1]
Ayette beyan edilen, Mısır melikinin kendisini zindandan çıkarma amaçlı davetini ka’le almayan Hz. Yusuf, bu hareketi ile ne olursa olsun hemen yönetimde yer edinmeyi değil daha sonraki süreçte emin kişiliğine karşı ileri sürülebilecek pürüzleri gidermeyi düşünmüştür.
Zira o, yıllarca hapishanede kaldıktan sonra, melik kendisine hapishaneden çıkma izni verince, o oradan çıkmak için can atmamış, aksine sabredip beklemiş ve her şeyden önce, kendisinin bütün töhmetlerden uzak ve berî olduğuna delâlet edecek olan şeyin melik tarafından incelenmesini istemiştir.
Sonuçta kölelikten saray hapishanesine düşen Hz Yusuf, üzerinde olan şüpheleri ortadan kaldırmak ve yönetimde de liyakat sahibi olduğunu ispatlamak amacıyla Melik’in teklifini hemen kabul etmemiştir. Ancak burada yönetimde görev alması için Hz Yusuf’un bir talebi olmadığı gibi Melik’in ona bu teklifi götürdüğünü gözden kaçırmamak gerekir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus kendisine isnat edilmiş suçlardan temizlenme gayretidir. Devlet de görev almak isteyenlerin geçmişleri ve hayatları ile temiz sayfalara sahip olmaları ve temiz kalmaları önemlidir.
“Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan başka senden üstünlüğüm olmayacak. Seni bütün Mısır’a yönetici atıyorum” diyen bir melik var. Günümüz anlayışında serveti, makamın en üst düzeyini, halkın yönetilmesi teklif edilmesine rağmen Hz Yusuf, tüm suçlamalardan kurtulduktan sonra köle olarak geldiği sarayda yönetici olmuştur.
Hz Yusuf’la ilgili çok kısa bir bölümünü anlattığım bu bölümde dahi birçok ders çıkarmak mümkündür.
Özellikle toplumun bir kesiminde “Görev istenmez verilir” anlayışı çok hâkimdir. Çok kısa bir zamana kadar bu anlayışı benimseyenlerdendim. Ancak yukarıda paylaştığım Hz Yusuf’un hayat kesitinden sonra bu fikrim değişti.
Dikkat edilirse Hz Yusuf uzun yıllar hapishanede kalması üzerine iftiralar atılmasına rağmen sebat etmiş, bulunduğu hapishaneyi medreseye çevirmeyi başarmıştır. Bu ona olan güveni artırmış, bilgisine güvenilir bir insan olmasını da sağlamıştır.
Mısır meliki Hz. Yusuf’u Mısır yönetimine davet ederken Hz. Yusuf’un yaşamındaki onun “Yusufu’l-Emin” örnekliğini temel almıştır. Yani melik, rastgele bir insanı yönetimine almamaktadır. Yusuf, emin bir kişidir.
Melik’in davetinden sonra Yûsuf da, “Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben çok iyi korurum ve bu işi bilirim”[2] dedi.
Çıkarılacak ders: Yönetici; Her ne şartlarda olursa olsun; hayattan kopmayan, bulunduğu ortamı okula çeviren, üreten, çevresini olumlu anlamda etkileyen ve kendi alanında en iyi olmaya gayret eden kişi olmalıdır. Görev aldığınız makamla birlikte size verilen görevleri en iyi şekilde ama doğru bir şekilde yapmakla yükümlü olduğumuzu unutmamamız gerekir. Harcadığımız her bir kuruş da bu ülkenin vatandaşlarının alın teri olduğunu da unutmamak gerekir.
Unutmayın ki; siz kendinizi en iyi şekilde yetiştirdikten özellikle de işiniz ile ilgili konularda güvenilir ve emin olduktan sonra yöneticilik teklifi kendiliğinden gelecektir. Burada esas olan güven ve liyakattir.
Her kesimdeki insana dokunan ‘biz yük olmaya değil omuzlardaki yükü almaya geldik’ müjdesini veren Hz. Yusuf yöneticiler ve yönetici olmak isteyenler için güzel bir mesajdır. Gücünü makamdan değil, makama güç verenlerden olmak için alınması gereken bir derstir Hz Yusuf’un hikâyesi.
“Dünya bir tarla idi ekip biçip gidecektik, ne çok kıymetlendirdik’ diyen şair gibi her makamın, her servetin ve nihayetinde hayatın sona ereceği bilinciyle hareket etmek insanı insan, yöneticiyi de kıymetli ve saygın yapacaktır.
Liyakat, güven ve adalet üçgeni yöneticiler için en önemli üç kriter olmalıdır.
Kayaların arasında doğup büyüyen çiçekler, umutsuzlar için en güzel örnek değil midir? Unutmayalım ki o çiçekler ulaşılması zor olduğu kadar en kıymetli çiçeklerdir. Umudumuzu kaybetmeden, ama hayata da küsmeden en iyisini yapma gayretinde devam ettirmek duasıyla…
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
[1] Yusuf Suresi, 50
[2] Yusuf Suresi, 55
Rabbim her birimizi Yusuf’u
(as) örnek alanlardan eylesin.
Bu hikayeden de bir çok ders çıkarılabilir .Dileğimiz devletimizin makamlarını kendi tapulu malı gibi görmeyen egosu tavan yapmayan, kişiliklerini makamdan almayan kişilerle doldugulmasıdır. Emeğinize yüreğinize sağlık ???
Katılıyorum ellerine sağlık bir de şu var ki bazı makamgözler hep Hz. Yusufu örnek gösteriyor çok önemli elbette ama önce Peygamberimiz ne demiş ona bakmalıyız.
Eyvallah başkanım.artık verilen görevler “gel Muharrem “komedisine döndü.
Teşekkür ederim, farklı bir bakış açısı oluşturdu.
Hz Yusuf’un özel koruma ve rehberi vardı. Memleketin iyi yönetilmesini isteyen kral da vardı. Günümüzde ise sadece iyi yönetmek isteyen yöneticiler olsa sistem de Yusuf’lar da olur
Liyakat,güven, adelet kime göre neye göre nasıl bir sekilde olmalı ki bu 3 şey tam anlamı ile uygulansın veya uygulayabilelim …..Hakkın emrettiği üzere Liyakat, güven, adalet üzere yöneticilik ve yöneticilerimiz çoğalsın, çoğalır inşaallah…..Fatih Başkan Mevlâm sizede Yusuf sabrı verip layık olduğunuz yerlere nasip etsin….
Bazen görev verilir, bazen istenir, bazende zorla elde edilebilir Yavuz Sultan Selim in babasını tahttan indirip kendi geçmesi gibi. Duruma vaziyete şartlara göre değişir.
“Liyakat en önemli ölçüttür bizce de. Bizlere düşen öncelikle kendi kişisel gelişimimizi artırarak devlete olan hizmet etme aşkımızı yüreğimizde her geçen gün daha da büyütmektir. Mevlamız zamanı geldiğinde bizlere en iyi hizmeti yapabilmek için fırsat verecektir. Yeter ki dediğiniz gibi Yusuf’ca yaşayabilelim.” Kaleminize sağlık hocam.??