Dua çeşmesi

Sözlük anlamı ile dua “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir. Dinî bir terim olarak ise, insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddî ve manevî isteklerini O’na arz etmesidir.
Geçen günlerde sosyal medya hesabımda bir arkadaşımın annesinin vefatı ile ilgili bir paylaşım gördüm. Arkadaşım annesinin vefatı üzerine “Dua çeşmemiz kurudu” demiş. Çok etkilendim. Uzun süre düşünmeme sebep olan bu cümle beni derinden etkiledi.
Ne güzel bir ifade. Aynı zamanda ne kadar derin manalar taşıyan bir ifade.
Hayrat çeşmesi, mermer çeşme, köy çeşmesi gibi çeşme çeşitlerini çok duymuştum ama böylesini ilk defa duydum. “Dua çeşmesi.” Bu cümle ile birlikte rahmetli annem aklıma geldi. Dualarını hiç eksik etmezdi. İlkokuldan liseye kadar okula gittiğim her günün sabahında beni kapıya kadar uğurlar ve arkamdan dua ederdi.
-Yavrum, Allah zihin açıklığı versin, Allah işini kolaylaştırsın. Allah seni güzel insanlarla karşılaştırsın.
Abartmıyorum her gün bu dua ile beni uğurlardı. Ne zaman vefat etti işte o zaman benim de dua çeşmem kurudu. Nedenini bilmiyorum ama babalar, aynı duaları çok nadir yaparlar. Erkeklerin olaylara düz bakmaları, anneler kadar hassas olmamaları bunun sebebi olabilir.
Öğretmen olduğumda dua çeşmelerimin tekrar açıldığını hissetmeye başlamıştım. Önce velilerimin duaları sonra da öğrencilerimi yetişkin iken gördükten sonra onların duaları ve saygıları. Elhamdülillah ki benim de dua çeşmem var.
Büyüklerin hayır duasını alın diye bir ifade vardı. Şimdi kendi kendimize soralım. Bu cümleyi ne kadar duyuyoruz ya da ne zamandan bu taraf hiç duymuyoruz? Daha da vahimi çocuklarımız bu cümleyi hiç biliyorlar mı?
Toplumda, “Babanın bedduasını almayacaksın, annenin bedduası tutmaz” şeklinde bir rivayet vardır. Bu durum annenin bedduasının yüzeysel olmasıyla açıklanmaktadır. Annenin evladına karşı olan şefkat ve merhameti babaya göre çok daha fazladır. Bu sebeple anne, kolay kolay beddua etmez. Etse dahi içinden, kalbinin derinliklerinden gelmiyordur bu intizar.
Annenin bedduasının tutmamasının gerekçesi olarak da çocuğun ilk doğumundan itibaren anne ile olan bağı gösterilmektedir. Anne sütünün bedduayı önlediği yolunda görüş bildirenler de olmuş.
Bireylerin ve toplumların dua ile ayakta kaldıklarına büyük bir samimiyetle inananlardanım. İnsanların gönlüne taht kurmuş olanların büyük dualar aldığı hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir. Toplum olarak bu duaların, kişileri küçük/büyük musibetlerden koruduğuna olan inancımız da vardır.
Çoğumuzun farkına bile varmadığı potansiyel bir gücü vardır duanın. Dua, kul için aynı zamanda her gücün üstünde bir gücün olduğunu hissettirir. Bizi biz yapan değerlerden birisidir dua. Önemini çok idrak edemesek de bizleri ayakta tutan duadır.
Gözle göremediğimiz ancak gücüne ve etkisine inandığımız duaların olmamasını kim ister ki? Kim dua almak istemez? İşte burada önemli olan dua almaya vesile olanların kim ya da kimler olduğunu anlayıp deyim yerinde ise onların kapılarından ayrılmamaktır.
Bir kaynağınız var ki orada çeşme yapmışsınızdır. Bu kaynak bazen bir öğrenci, bazen yardıma muhtaç bir insan ya da topluluk, bazen bir hasta ziyareti, bazen bir yetimdir. Yaptığınız bir iyilik, bir gülümseme sizin dua çeşmenizin kaynağı olabilir.
Yetimlerin, garibanların, fakirlerin, yolda kalanların, hasta olanların duasının kabul edileceğine inanıyorsak (-ki inanıyoruz) bu çeşmeleri kapatmamamız lazım. Hele de anne duası. Oysa dünya hengâmesinde dua kapılarını, dua çeşmesini öyle köreltmişiz ki bunu farkında bile değiliz.
Dua bir insan için en büyük silah ve zırhtır. Yerli yerinde, zamanında, ihtiyaç anında, samimi olarak istimal edilen dua silahının hedefini şaşırması diye bir şey söz konusu değildir.
Aynı zamanda dua, kulluğumuzun Allah’a arzıdır. “Resulüm! De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan, 25/77) ayetinde belirtildiği gibi Rabbimizin katında duamızla daima değer buluruz.
Yaşlanmadan yaş almak, dua almak, gönül almak. Hz. Yunus’u (a.s.) balığın karnından kurtaran, Hz. Eyyub’u (a.s) en ıstıraplı hastalığın pençesinden kurtaranın dua olduğunu unutmamak dileğiyle. Dua çeşmemiz kurumasın.
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
Rabbim bizi dualardan eksik etmesin
Başkanım emeğinize yüreğinize sağlık dua Allah’ın insanlara en güzel lütfudur iyi insanlar bu kapıyı hep açık tutar
Yüreğine sağlık başkanım.
Bireylerin ve toplumların dua ile ayakta kaldıklarına büyük bir samimiyetle inananlardanım. İnsanların gönlüne taht kurmuş olanların büyük dualar aldığı hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir. Toplum olarak bu duaların, kişileri küçük/büyük musibetlerden koruduğuna olan inancımız da vardır.
Gözle göremediğimiz ancak gücüne ve etkisine inandığımız duaların olmamasını kim ister ki? Kim dua almak istemez? İşte burada önemli olan dua almaya vesile olanların kim ya da kimler olduğunu anlayıp deyim yerinde ise onların kapılarından ayrılmamaktır.
Dostlarımızın dua çeşmesini de açık tutmak lazım.
Sözün ötesine geçmeyen dua anlayışımız Allah İ zan altında bırakacak bir düzeyde ikame edilmiştir.
“İnsanın duası ve niyeti vardır” der büyüklerimiz. Rabbim niyetimizi halis, duamızı Salih ve kabul eylesin.
Allah razı olsun,hocam . Yüreğine sağlık
Efendimiz (sav) sahabelerine dönerek; “Allah’a günahsız dillerle dua edin” buyurdu. Efendimizin bu sözünü işiten sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü, bu nasıl mümkün olabilir?” diye sordular. Bunun üzerine efendimiz şöyle buyurdu: “Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir”
Rabb’im işinizi gücünüzü rastgetirsin korktuklarımızdan emin umduklarımıza nail eylesin inşallah…
Yer ve gök dua ile ayakta kalırmış. Bir insanın bir insana verebileceği en güzel hediye duadır. Duasız bırakmasın bizi yüce yaradan.
Hocam Allah razı olsun korktuklarından korusun umduklarına nail eylesin.