Bir Kitap Bir Yorum (Halil Cibran-ERMİŞ)

Kitap değerlendirmenizi sesli olarak da dinleyebilirsiniz.
Kitap içerisinde bilge bir kişi olarak anılan El Mustafa, Orphales kentinde 12 sene geçirir ve oradan ayrılma kararı alır. …” Yıllar boyu kendisine yurt olan kentten ayrılırken, Ermiş’ten geride bıraktığı halka hitap etmesi istenir.
Kent halkı ona aşk, evlilik, suç, ölüm, güzellik ve daha pek çok konuda sorular yöneltir. Aldıkları karşılık, hoşgörü ve sevginin biçimlendirdiği bir insan yaşamı üzerine hazine değerindeki öğütlerdir. Haklıyla haksızın, suçluyla suçsuzun, dimdik ayakta duranla düşmüşün aslında aynı insan olduğu bir yaşamdır bu…
Az sayıda sayfası olmasına rağmen kısa sürede okunacak bir kitap değil. Her cümleden sonra gözler boşlukta takılı kalıp, zihnin anlamı sindirmesini bekliyor. Yavaş yavaş okunan harikulade bir kitap. “Benim asıl kitabım, olgun meyvem” diye bahsettiği Ermiş’te din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin çıkarımlarını sevgi üzerine inşa etmiştir. Aşk, özgürlük, tutku, iyilik ve kötülük, yasalar, zaman, dostluk, acı, ölüm gibi hayatımızda önemli yere sahip kavramlar üzerinde düşündüren sorgulatan bir eser.
“İstenince vermek iyidir; ama istenmeden ihtiyacı anlayıp da vermek daha iyidir. Ve alacak olanı aramak vermekten daha büyük bir sevinçtir eli açık olanlar için. Ve bir şey var mı vermeyip alıkoyabileceğiniz? Bütün sahip olduklarınız bir gün verilecek. Öyle ise şimdiden verin de verme mevsimi mirasçılarınıza değil size ait olsun. “Veririm ama sadece hak edene” dersiniz çoğu zaman. Ne meyve bahçenizdeki ağaçlar böyle der ne de çayırınızdaki sürüler. Yaşayabilmek için verirler onlar. Çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır.”
“Ermiş” kitabındaki bu ve buna benzer birçok pasajı Mevlana, Yunus Emre’de de rahatlıkla bulabilirsiniz. Bu manada içeriğinde tasavvufi bir etki de vardır. İşte o başlıklardan birkaç tanesi.
Çocuklara Dair;
Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil.
Çalışmaya Dair;
Giysinin kumaşını yüreğinizden çekilmiş ipliklerle dokumaktır. Giysiyi sevgiliniz giyecekmişçesine. Evi muhabbetle inşa etmektir, içinde sevgiliniz oturacakmışçasına.
Hayatı çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermektir. Fakat eğer ıstırap çekerken doğduğunuz güne lanet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı sayıyorsanız o zaman size cevabım şudur: Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.
Evlere Dair;
Atalarınız korkularıyla sizleri fazlaca iç içe sokup bir araya topladılar. Bu korku daha bir süre devam edecek. Kentlerimizi sırları ocaklarınızı tarlalarınızdan ayıracak.
Giysilere Dair;
Giyimde edep, ahlaksız olanın gözlerinden korunmak için bir kalkandır, unutmayın.
Almaya ve Satmaya Dair;
Bolluğu yeryüzünün armağanlarını birbirinize alıp vermekle bulacak ve hoşnut olacaksınız. Ancak sevgiyle ve müşfik bir adaletle yapılmazsa bu alışveriş, kimilerini açgözlülüğe, kimilerini de açlığa..
Yasalara Dair;
Yasa koymaktan haz alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında oynayan, durmaksızın kumdan kuleler yapıp sonra da kahkahalar atarak onları yıkan çocuk gibi. Boyunduruğunuzu kırarsanız kimsenin hücresinin kapısına ilişmeden, hangi insan yasası sizi bağlayabilir?
Özgürlüğe Dair;
Günleriniz dertsiz, geceleriniz eksiksiz ve hüzünsüz olduğu zaman değil. Tam tersine bütün bunlar yaşamınızı kuşatmışken, çıplak ve tüm bağlardan kurtulmuş olarak hepsinin üzerine yükseldiğiniz zaman özgürsünüz gerçekten.
Acıya Dair;
Nasıl meyvenin çekirdeği kırılmak zorundaysa, canevinin güneşin altında durması için de siz de acıyı tanımak zorundasınız. Acılarınızın çoğu sizin kendi seçiminizdir. Acı, içinizdeki hekimin hasta nefsinizi sağaltmakta kullandığı acı iksirdir.
Dostluğa Dair;
Dostunuz ihtiyaç halinde yanınızda olandır. Sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır. Dostunuz fikrini söylerken aklınızdan geçen “Hayır” dan korkmaz, “Evet” i kendinize saklamazsınız. O sustuğu zaman da yüreğiniz onun yüreğini dinlemekten geri durmaz.
Halil CİBRAN Kimdir?
“7 kez ruhumu kınadım.” diyen ünlü şair Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak 1883’te Lübnan’da doğmuştur. Annesi ve kardeşleri ile iyi bir ilişkisi olmasına rağmen babası ile arası iyi değildir. Babasının sorumsuzluğu ve tembelliği yüzünden çocukluğu boyunca yoksulluk yaşamıştır. Yalnız ve düşüncelidir; hatta mutsuzdur da. Gerçi hangi edebiyatçı çocukluğunda mutludur bu da ayrı bir muamma. Halil Cibran’ın annesi Kamile hanım 1895 yılında çocukları ile beraber Amerika’ya göç etmeyi başarmıştır. Ailesinin geçimini sağlamak için annesi seyyar satıcılık yapmaya başlamıştır. Cibran kendisine her koşulda destekleyen annesi için şunu söylemiştir. “Dünyada üç güzel kadın tanıdım: Annem, gölgesi ve aynadaki yansıması.”
Kabına sığmayan bir ruh, Lübnan’dan çıkıp adını tüm dünyaya duyuran usta kalem… Halil Cibran. Hem iyi bir ressam hem de iyi bir şairdir. Evrensel temaları işler, hayata dair yazar. Aşktan, aileden, yalnızlıktan bahseder. Vurucudur. “Yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız.” der. Kelimelere döktüğü gerçekliği ile ruhlarımızı savurur. Bu yüzden Amerika başkanı Woodrow Wilson Cibran’dan bahsederken “Batı’yı kasıp kavuran ilk Doğulu fırtına” demiştir.
Toplumdaki iki yüzlülüğü cesur kelimelerle ve sertçe eleştirmiştir. Kadın haklarını ön plana çıkardığı için kilise tarafından aforoz edildi. Beyrut’ta pazar yerinde kitapları yakıldı. Batı’da yazan bir Doğulu olarak zamanla Amerika halkını etkilemiştir. Cibran 48 yaşında gözlerini kapattı. Üzerinde “Gözlerinizi kapayın ve bakın etrafınıza, beni göreceksiniz.” şeklinde kendine ait bir cümlesi bulunan mezarından çalınan kemikleri şimdi kim bilir nerede sürgünlük hayatına devam ediyor.
Tekrar hatırlatalım;
Okurken yanınıza kaleminizi unutmayın. Zira altını çizebileceğiniz gerçekten çokça satırlar var.
İşte evrensel değerler , insan olabilmenin şartları . Eyvallah hocam sağolun
gülümsedi ve dedi ki:
“kanatların nerede peki?”
elini tutup omzuma koydum ve “burada” dedim.
“kırılmışlar” dedi…