Senin elinde olandır

Mutluluk nedir? sorusunun cevabını kimse net olarak cevap veremeyecektir. Kişiden kişiye göre değişen bir tanım bulacaksınızdır. Ölçüsü de yoktur. Mutluluğun, bir terazisi de yoktur ki kefesine koyup tartasanız.
Fakirin mutluluk tanımı ile zenginin mutluluk tanımı o kadar farklıdır ki. Sonuçta her iki kesimde mutlu olmak isteyecektir. Mutlu olmanın yollarını deneyecektir. Kimisi parası ile bu yolu bulmaya çalışırken kimisi elinde ne varsa onunla yetinmenin kendisine mutluluk verdiğine inanacaktır.
Peki, ama mutluluk aranarak bulunabilecek bir şey mi? Kim sakladı bu mutluluğu ki ara ara bulamıyoruz?
Hep mutlu olmak gayesi insanların sonunu getirecektir. Bu bakımdan mutluluğu kaybettiğin yerde arama denir. Çünkü hayatın tamamı mutluluk değildir. Her şey zıttı ile kaimdir, değerlidir. Acıları da göreceksin ki mutluluğun değerini anlayacaksın.
Mutluluk hayattan beklenti dereceniz ile ilgilidir. Çok şey istemek mutluluk değil hüsran getirecektir. İnsan nefis taşır ve hep daha fazlasını ister. İstediğini ele geçiren bu defa daha fazlasını isteyecektir. Bu içinden çıkılmaz bir çukura inmeye benzer.
Birtakım çalışmalara göre, insanlar arasındaki mutluluk farkları ancak yüzde 10-15 kadarı çevresel şartlarla açıklanabiliyor. Oysa bu farklılıkların yüzde 60-65 kadarını açıklayan şey karakter yapımız, zihnimizin ve kalbimizin alışkanlıklarıdır. Demek ki mutluluk siz de başlıyor ve siz de bitiyor.
Medyanın tüm duyu organlarımızı işgal ettiği tüm odalarımıza kadar girdiği bu zamanda mutluluğu gördüklerimiz kadar zannettik. Lüks hayatları, sırça köşklerde yaşayanları gördükçe hayatın hep böyle olduğu algısı oluşturuldu.
Sahillerde alkol kullananlar boy boy gösterilirken sonrası pek gösterilmedi ekranlarda. Parası çok olanların ülkeden ülkeye gezdikleri gösterilir ama ailelerindeki kavgaları pek bilmeyiz. Bilmemiz de istenmez.
Makamlar, para, mal, şöhret, statüde arar olduk mutluluğu. Gözümüz hep yükseklerde oldu. Hep daha fazlasını istedik. Daha fazlasını istedikçe mutlu olacağımızı düşünürken yeterli görmedik daha da fazlasını istedik. Doymadık. Gözümüz de doymadı, kalbimiz de doymadı.
Göbeklerimiz şişti ama yine de doymadık. En lüks lokantalarda yemek yerken, artık kahvaltılar evlerimizde hazırlanmaz oldu. Serpme kahvaltıların olduğu mekânları tercih ederken israfın ne olduğunu unuttuk.
Mutluluğu sırça köşklerde aradık. Bulduk ama bunu da yeterli görmedik. Deniz kenarlarında yalılara yerleşmeyi düşünürken de mutlu olacağımızı düşündük.
Sıcağı tepemizde hissederken, deniz kenarında yanmayı beklerken mutlu olmayı düşündük. Sıcaktan mutluluğu ararken güneşin altında yanan ve alın teri ile çalışanları küçümsedik. Bu küçümsemede dahi mutlu olacağımızı düşündük.
Televizyonlarda izlediğimiz sözde sanatçılara özenerek en lüks otellerde bayramları kutlar olduk.
Kutladık da mutlu mu olduk?
Magazin haberlerine aldanarak yine bu sözde sanatçıların sürekli sevgili değiştirmelerini kanıksar olduk. Özendik ve harama dikkat etmeden sevgili değiştirir olduk.
Değiştirdik de mutlu mu olduk?
Makam sahibi olduk ama daha fazla makam ister olduk. Bir yönetim kurulu yetmedi daha fazla yönetim kurulu üyeliği ister olduk. İstedik de ne oldu? Mutlu mu olduk?
3600 ek gösterge bir an önce gelsin deyip figan ettiğimizde açıklanan kararları görünce yine memnun olmadık. Daha fazlasını istedik. Hep kendimizi bir başkası ile karşılaştırdık. Karşılaştırırken hep daha fazla alanlarla karşılaştırdık.
Mutlu mu olduk?
Belki hiçbir zaman bir “sevgi kelebeği” olmayacaksınız, ama sizden farklı düşünen ve davranan insanlara karşı anlayışınız arttığı sürece mutlu olacaksınız. Mutlu olmak sizin karakterimizle doğrudan ilişkilidir. Karakterimizdeki olumlu yönde değişiklikler ne kadar çok olursa mutluluğumuzda o derece artacaktır.
İşte size iki hikâye:
Birinci Hikâyemiz:
Akıllı iki kız kardeş varmış, gittikleri okullarındaki bilgiler yetersiz kalıyormuş.
Yörelerindeki en büyük bilgeye gitmeye, ondan da bilgi almaya karar vermişler.
Bilge adam kızların sorduğu bütün soruları bilmiş. Kızlar daha fazla bilgi almak için bir süreliğine daha bilgenin yanında kalmışlar.
Ama sonra bilgenin her sordukları soruyu bilmelerinden sıkılmışlar. “Bilgenin dahi bilemeyeceği bir soru bulalım” demiş birisi.
Kızlardan biri, bilgenin bile bilemeyeceği bir soru buldum diye sevinmiş. Avucumun içine bir kelebek alacağım “Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?” diye bilgeye soracağım, ölü derse kelebeği serbest bırakacağım. Canlı derse, avucumu hafifçe bastıracağım.
Kızlardan birisi bilgeye sormuş:
– Avucumun içinde bir kelebek var; bilin bakalım canlı mı, ölü mü?
Bilge, kızın gözlerine uzun uzun bakmış ve cevap vermiş:
– Senin elinde kızım senin elinde…
Hayat akarken; iyi veya kötü, güzel veya çirkin, doğru veya yanlış, mutluluk veya hüzün, avucunuzdaki kelebek gibi senin elinde…
İkinci Hikâyemiz
Zengin bir baba küçük oğlunu insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek için bir köye götürdü. Çok fakir bir aile, çiftliğinde baba ve oğlunu bir gün boyunca ağırladı.
Yolculuktan dönerlerken baba oğluna sordu;
– İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?
– Evet! Gördüm baba
– Ne öğrendin peki? Anlat bakalım.
Oğlu cevap verdi;
– Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızlar. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Oğlu devam etti;
– Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için teşekkür ederim baba!
İster zengin olun isterse fakir mutluluk, bizim hayata bakış açımızdadır.
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
Mutluluk içimizde.
Kalemine ,yüreğine sağlık hocam
Ah başkanım fakirliğimizi bir anlayabilsek
Çıkıp köy yollarına zenginleşebilsek
Ama nerde
Yüreğin dert görmesin
👍👏
Sayın başkanım yazınızı okuduktan sonra Hz. Mevlana’nın pozitif düşünce üzerine şu dizeleri aklıma geldi:
“Kardeşim sen düşünceden ibaretsin
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünürsün gülistan olursun
Diken düşünürsün dikenlik olursun.”
Güzel düşünüp, şartlar her ne olursa olsun mutlu olabilecek bir şeyler bulabilmek bizim elimizde. Öbür türlü dünyalar bizim olsa ne fark eder, ikinci, üçüncü,…bir dünya isteği devam eder gider.
Selam ve saygılarımla…
Emeğinize sağlık değerli Başkanım