Kravatın değeri

Bu yazıma, bir hastane koridorunda yakın bir hastamın kontrolü için beklediğim sırada gördüklerim ve izlenimlerim kaynaklık etti.
Dayım boynumdaki kravatı göstererek:
“Bu kravat var ya bu kravat. Onun çözemeyeceği iş yoktur”, derdi
Bu sözleri duyduğumda henüz ortaokulda bıyıkları dahi terlememiş bir öğrenci iken duymuştum. Bu dayım da ne diyor? Altı üstü bir kravat. Onun çözemeyeceği iş yoktur da ne demek? Para ya da makam olsa anlamıştım da bir kumaş parçasından ibaret olan kravatın çözemeyeceği iş yok cümlesini bir türlü anlayamamıştım.
O günden meslek hayatıma atılıncaya kadar aklımı kemiren bu cümleyi bir türlü çözememiştim. Yine ortaokuldan üniversite hayatıma kadar on yıl boyunca babamın aldığı düz siyah, ince kravatım benim en iyi aksesuarım oldu. Ne modelini değiştirmek ne de farklı bir renkte kravat takmak aklımın ucundan dahi geçmemişti.
Şimdi öyle mi? Bir zamanlar kalın ve kısa olan kravatlar moda iken şimdi ince ve uzun olanlar tercih ediliyor. Nereden bilecektim çözemeyeceği iş olmadığını ve yine nereden bilecektim kravatların renginin bile bir anlam ifade ettiğini. Kırmızı kravatın her zaman giyilmeyeceğini ağır protokol olduğu zamanlarda giyileceğini dahi kendim bürokrat olduğum zaman anladım.
Kravat ilk defa hangi ülkede kullanılmıştır? Sorusu bilgi yarışmalarında sorulduğu zamanlar kravatın önemini kavramaya başlamıştım.
Yıllar geçti, büyüdüm ve hayatın içerisinde yaşadıklarım para ve makamın dışında kravatın da birçok işi çözdüğüne şahit oldum.
Mahkemelerde dahi kravatlı ve takım elbise ile hâkim karşısına çıkan sanıklara iyi hal indirimi yapılması da bunun en somut örneklerinden birisi değil mi?
Araba kullanıyorsunuz ve trafik polisleri sizi çeviriyorlar. Kravatlı iseniz farklı, değil iseniz daha farklı davrandıklarına da şahit olmuşsunuzdur. Bir toplantıya gittiğiniz dahi sizin kılık kıyafetinize göre davranırlar. Kravatlı iseniz en önlerde yer bulurlar değilseniz yer göstermeyi bırakın ilgilenmezler bile.
Burada problem kravatlı ve takım elbise giymek değildir. Karşıdaki insanın sizi kıyafetinize göre yargılaması ve tutum almasıdır.
Söz gelmişken Nasrettin Hoca’nın o bilinen fıkrasını da hatırlatalım.
Akşehir’in beyleri Hoca’yı yemeğe davet etmişler. Hoca nereden bilsin; davete, günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin, ne sefa getirdin diyen var. Herkes, allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyormuş. Hoca, bir koşu evine giderek, sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş. Az evvel hoş geldin bile demeyenler, önünde yerlere kadar eğilmişler. Hoca’yı, yere göğe sığdıramayıp başköşeye oturtmuşlar. Kuzunun en hasını önüne koymuşlar. Herkes Hoca’nın yemeğe başlamasını bekliyormuş. Hoca, bir taraftan kürkünün kolunu sofrada sallamaya, bir taraftan da “Ye kürküm ye, ye kürküm ye!” demeye başlamış.
– İlahi Hoca, demişler, kürkün yemek yediğini kim görmüş?
Hoca taşı gediğine koymakta gecikmemiş:
– Kürksüz adamdan sayılmadık… İtibarı o gördü, yemeği de o yesin.
Neyse biz hastaneye geri dönelim. Randevulu olarak gittiğimiz hastanede beklerken kırk türlü insanla karşılaşıyorsunuz. Anadolu’nun küçük şehirlerinden gelenler hemen belli oluyor. Ne yapacağını, işlemlere nereden başlayacağını bilmedikleri her hallerinden belli. Masumane bir şekilde sıralarının gelmesini beklerken, kravatlı birkaç insanın kendilerine refakat eden (!) hastane görevlilerinin eşliğinde etrafına dahi bakmadan direkt doktor odasına girmesi normal karşılanıyor.
Çünkü onlar kravatlı ve muhtemelen saygın birileri. Üstelik hastane görevlilere de onlara eşlik ettiklerine göre tartışmaya da gerek yok diyorlar biraz da iç geçirerek. Kravat, kravatlılara özgüven verirken kravatsız olmak özgüven eksikliğinin belirtisi gibi. Olana razı olmak, şartlara itiraz etmemek ruhlarında var zaten kravatsızların.
Toplum olarak şekle önem veren bir milletiz. Takım elbise giymiş bir de kravat takmışsanız o toplumda saygın kişisinizdir. Yok, bir kot pantolon, biraz da pantolonun paçaları yırtık ise her türlü olumsuz etiketi yemişsinizdir. Bir kıymetiniz de yoktur. Deyim yerinde ise sizi adam yerine koymazlar.
Bu söylediklerimizden kıyafeti önemsemediğim çıkmasın. Görsel anlamda ilk etkileyen unsur kıyafettir. Ancak birkaç sohbetten ve hasbihalden sonra kıyafetin etkileyici gücü kalmayacaktır. İşte o zaman kravat ve kürk size yük olmaya başlayacaktır.
İlk izlenim her zaman önemlidir. Pek çok insan sizin diplomanızı, özgeçmişinizi ya da kimliğinizi görmez, sizi dış görünümünüze göre değerlendirir. İnsanın kendine özen göstermesi kendi psikolojisi adına da gereklidir. Ancak asıl önemli olan kişinin sahip olduğu fikirlerdir.
Takım elbiseli ve kravatlı olup da iki lafı bir araya getiremeyen çok az kişi vardır aslında. Tam tersine bu tip insanlar çok konuşur, dinlemeyi pek sevmezler. O kadar konuşurlar ki her şeyi kendileri bilmektedirler. Bu çok konuşan tiplerin bir başka özelliği daha vardır. İcraat yapmayı beceremezler. Sadece konuşurlar. Bilgisi ile amel etmeyenleri kitap yüklü eşeklere benzetir Yüce Kitabımız. Bu ayrı bir sorumluluktur, vebaldir.
Yine Mevlana; “İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır.” Sözünü yüzyıllarca önce söylemiş olsa da maalesef güncelliğini korumaktadır.
Siz siz olun kişinin kravatına ve çokbilmiş konuşmasına aldanmayın. Ne giydiklerinden ve ne söylediklerinden ziyade; samimiyetine, ahlakına, alçakgönüllü olmasına ve söylediklerini ne kadar icra ettiğine bakın. Gerisi Ziya Paşa’nın dediği gibi “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” (Kişinin aynası yaptığı işlerdir, laflarına bakılmaz; çünkü kişinin aklının seviyesi ancak yaptığı işlerle ortaya çıkar.)
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
“İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır.”
Rabbim sonumuzu (uğurlanışımızı) hayır eylesin inşallah.
Bakın benim aklıma da geldi: Doksanlı yıllar. İlk atama öğretmen olarak gittiğim köyde Mehmet diye biri vardı. Köylü. Hayvancılık yapardı. Ama ne zaman çarşıda işi olsa İstanbul’da nakliye işinde çalışırken aldığı takımı giyer, kravatı takar öyle giderdi. Böyle giymesem işim bir haftada bitmez, takımı giyip kravatı takınca öğle vakti hayvanları sulamaya bile yetişiyorum derdi.
Mevlana çok doğru demiş emeğinize sağlık değerli başkanım selamlar
Demek ki bir dönem kravat kamuda işe yaramış. Şimdi eskisi kadar etkili değil sanırım. Kısmen etkisi devam ediyor herhalde. Kravatta zamana yenik düştü zahar!!! Selam ve muhabbetle …..
Kıyafet önemli insan giyim kuşağına dikkat etmeli. Tabi Başkanım bilgi ve eylem en önemlisi. Kıyafet yinede önemli yazı çok iyi teşekkürler