Varsın, olsun. Ne önemi var?

Konu eğitim olunca sazı eline alıp da bam teline vurur gibi vurmayan yoktur. Kimisi ahenkli bir ses çıkarırken kimisi kulakları rahatsız eden boyutta ses çıkarır. Herkesin söz almasını ülkenin tamamını ilgilendiren bir konu olması hasebiyle nispeten anlayışla karşılayabilirsiniz.
Ancaak; Konu hep akademik başarı olunca, çocuğum doktor olsun, çocuğum mühendis olsun denilince bir eğitimci olarak buna karşı çıkıyorum. Evet, eğitimin önceliklerinden birisi akademik başarıdır.
Ama sadece birisi akademik başarıdır. Toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak da eğitimin bir başka görevidir. Sosyal ve kültürel kalkınmayı sağlamak da bir başka görevi.
Daha birinci sınıfa başlamadan okuma yazmayı öğretmeye çalışıyorsak, birinci sınıftan itibaren test çözdürmeye başlamışsak ve en çok test çözdüren öğretmene çocuğumuzu verme yarışına girip torpil üstüne torpil arıyorsak gömleğimizi yanlış yerden iliklemeye başlamışız demektir. Sizin idealinizdeki mesleği daha şimdiden çocuğunuza yakıştırmak istiyorsanız bu eğitimden önce anne babanın problemi olarak görülmelidir.
Çocuğunuz;
Sınıfında ders notları çok yüksek olması her anne ve baba gibi bu durum sizi onurlandırabilir ama size ve ailenize karşı davranış problemi varsa, saygısızlıkta sınır tanımıyorsa “Varsın olsun, ne önemi var” diyebiliyor musunuz?
Matematik dersinde en karmaşık problemi çözmekte üstüne yoktur diye hava atıyorsunuzdur ama markete gitmekten korkuyor, alışveriş yapmayı sevmiyor, ekmek almayı dahi size bırakıyorsa “Varsın olsun, ne önemi var” diyebiliyor musunuz?
Sosyoloji bölümünü birincilikle bitirmiştir. Descarte, Karl Marks’ı tüm teorilerini ezberlemiştir ama teyzenin anne yarısı, amcanın baba yarısı olduğunu bilmiyorsa, komşuluk ilişkilerinden bihaber yaşıyorsa, mahalle arkadaşı kavramını bilmiyorsa, toplum kurallarından habersiz yaşıyorsa “Varsın olsun, ne önemi var” diyebiliyor musunuz?
Düğünlerdeki havayı teneffüs etmiyor, cenazede acıların paylaşılmasındaki önemi kavramamışsa, sadece ölmüş ve gömüldü diyorsa, çelik çomak oyununu bırakın oynamayı adını bile duymamışsa Hayat Bilgisi okumuş “Varsın olsun, ne önemi var” diyebiliyor musunuz?
Günaydın, teşekkür ederim, özür dilerim, Allah razı olsun, müteşekkirim demese de olur ama çocuğum sınavlarda hep birinci oluyor diyor ve “Varsın olsun, ne önemi var” diyebiliyor musunuz?
Çocuğunuzun, sokaklarda çalışmak zorunda kalan sınıf arkadaşlarını görünce bir kez bile okula neden gelmediğini sormasının bir kıymeti yok. Nasıl olsa bizim çocuğumuz okuluna gidiyor ve sınıfında hep ilk üçte değil mi?
Misafirleri sevmeyen, misafirliğe gitmeyen, gelen misafirlere Hoş Geldin dahi demeyen çocuğunuz var ama o doktorasını Amerika’nın en iyi üniversitesinde yapmış. “Varsın olsun, ne önemi var” değil mi?
Ayda bir ayakkabılarını mevsimin özelliğine göre değiştiriyor ama en yakınındaki arkadaşının her mevsim aynı ayakkabı ile gelmek zorunda olduğunu fark edemiyorsa, etmesin ne olur? Karnesini her dönem en yüksek notlarla getiriyor ya. Üstelik çocuğunuza kendi okulu da bu öğrenciye “Onur Belgesi” de vermiş ya. “Varsın olsun, ne önemi var” değil mi?
Atalarının mezarlarına gitmekten imtina edebilir ama çocuğunuzun Yabancı Dili mükemmel ya. Gitmese de olur değil mi? Dedesinin masallarını dinlemeyi bu zamanda bunlar dinlenir mi demesinin de bir mahzuru yoktur sizin için. Ama sizin çocuğunuz iyi para kazanan bir meslek sahibi oldu ya. Masal dinlese de olur dinlemese de olur. “Varsın olsun, ne önemi var” değil mi?
Bu örnekleri elbette ki çoğaltmak mümkün. Ama doğru söylüyor diyorsanız unutmayın ki bu çocukların bu hale gelmesini okuldan önce anne-baba olarak biz yaptık. Bu gördüklerimiz ve yaşadıklarımız aynaya yansıyan görüntümüzdür. Devasa gösteren aynalara dönüşmeden bir şeyler yapmak gerekiyor.
Oysa bizler;
Yavrum hangi meslek sahibi olmak istersin? Gönlün neler arzuluyor?
Hangi oyunlardan hoşlanırsın? Neleri merak edersin? Hafta sonunu akrabalarımızı tanımakla geçirelim. Gibi benzeri cümleleri daha çok kullanmamız ve hayatımızda uygulamamız gerekiyor.
Eğitimde ailenin önemini anlatmakta meşhur yengeç hikâyesini de hatırlatmakta fayda vardır. “ Anne yengeç yavrusuna, evladım niçin yan yan gidiyorsun demiş… Yavru yengeç de Anne sen önümde düz gidersen ben seni takip ederim” demiş… Yani toplum önderlerinin (aile başta olmak üzere) gençlere örnek olacak davranışları sergilemeleri çok daha önemli…
Üstün DÖKMEN’in dediği gibi;
Bu çocuğu bu hale nasıl mı getirdiniz?
– “Oğlum, çıkar üstünü-başını, doğru derslerinin başına…
– Kızım, öğrenemedin gitti şu işi. Hafta içi sana sokak-mokak yasak…
– Ne gezmesi? Sen önce ödevlerini bitir. Yavrum, her akşam ders çalış demekten bıktım.
– Oyun mu oynuyorsun. Kalk bilgisayarın başından. Gelmeyeyim yanına.
– Birazdan tek tek bakacağım ödevlerine…
– Şu odanın hali ne küçük Bey!
– Hayır efendim. Siz de ana-baba olunca her akşam bol bol televizyon izlersiniz…
Cümlelerini biz kullanmadık mı?
Sahi siz hangi cümleleri kullandınız çocuklarınıza. Yoksa çocuğum en zeki olsun, iyi para kazanan bir meslek sahibi olsun, zengin olsun, makam sahibi olsun deyip diğerlerinin önemi yok diyenlerden misiniz?
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
Kiymetli baskanim çok güzel bir yazı kaleme almışsınız. Müftülükte çalışan önceden imamlık yapmış bir beyefendi çocuğuna öğretmen ararken bir öğretmende ısrar ediyor. Diyorum ki bu öğretmen inanç noktasında bize yakışmaz başkasını tercih edelim. Yok bu olsun benim çocuğumun iyi öğrensin de inacsiz olsun önemli değil diyecek bir noktaya gelmişiz. Tamda bu noktada herkesin okuması gereken çok değerli bir yazı teşekkür ediyorum.
Hocam yüreğine sağlık.Yine Zülfü yare dokunmuşsunuz.Allah razı olsun
Üflemek
Ateş önce tutuşturulur sonra kuvvetlice yanar ve kor haline gelir.
İmar etmek için geldiğimiz şu dünyada kazancımız ile kaybettiklerimizi hesap etmek ve karlı olanı tercih etmek zorundayız.
Başkanım giriş bölümünde belirttiği üzre matematik konusunda çok iyi olsun da nasıl olursa olsun düşüncesi birey toplum ve sosyolojik açıdan çok tehlikeli bir söylemdir.
Özellikle son yirmi otuz yıldır bu konu öylesine taraftar buldu ki artık evimizin kapısını yapacak penceresini imal edecek ya da giderlerinde sorun çıkan bir lavabonun tamirini yapacak usta ya da sıfır bir binanin bir yıl sonra dökülmeye başlayan sıvalarınin neden bu kadar kısa sürede sıvaları ve boyasının döküldüğünü ortaya koyacak zihin ve kaliteli ustalar bulmak imkansız hale gelecektir.
Eleştiri kolay çözüm zordur. Tıp mühendislik öğretmenlik bir kaç meslek daha eklenebilir gibi toplum tarafından çok rağbet gören diğer mesleklere göre iş bulma konusunda bir adım önde olan kariyer guruplarıında yeni bir yapılanma yapılmalı ve sosyal imkanları esitlenmelidir. Öğretmen devlet okulunda çalışırken kendi öğrencisine özel ders vermesi nasıl yasak ve etik değil ise devlet Hastanesi’nde çalışan bir doktor ya da devlet üniversitesinde çalışan bir prof. Özel muayenehane acamamalı . Adalet güçlüden yana olursa toplumu ayakta tutan değerlerin altına dinamit konmuş demektir.
Başkanın sonuç bölümünde Üstün Dökmen den örnek verdiği gibi milli ve manevi değerler yok olmak üzeredir. Oysa toplum bütün katmanları ile bir bütündür.
Bize has olan özellikleri yitirmemek adına yapacağımız şey çocuklarımızı doktor mühendis hukukçu yetiştirmek değil iyi bir insan olmaları için önce kendimiz sonra da fikrimiz cocuklara idol olmalıdır.
Allah’ın selamı üzere kalın.
Kalemine sağlık ..güzel bir yazı toplumun eksik oldugu durumlara deginmisiniz..malesef simdiki genclik bu durumda selamlar….
Evet dogrudur,güzeldir, haklıdır, böyle olsun dediğimiz konularda kendi hayat içi uygulamamizda kendimiz,ailemiz ne kadarına uyabiliyoruz,uygulayabiliyoruz..Yazılan bu yazıların neresindeyiz…Bilmek ayrı bir şey, uygulamak bu işin cesareti ve gerçeğidir….
Eğitim öğretimde birinci öncelik akademik başarı odaklı olduğu için ( bu durum toplum nezdinde de böyle, bakanlık nezdinde de böyle) eğitimi ikinci planda tutuyoruz . Gerçekten başarılı fakat saygısız, faydasız, sosyal yönü zayıf, milli değerlerden uzak nesiller yetişiyor.
Çok önemli bir konuya değinmişsniz yine .Çocuklarımızın kalbine koyacağımız şey akademik başarıdan çok daha önemlidir . Rahmetli Doğan Hoca’nın seminerine katılan bir baba itirafta bulunuyor. Hocam sizin seminerinizi dinlemeden önce hep çocuğuma ödev baskısı ve azarı yapardım , artık seninernizden sonra çocuğuma akşam geldiğinde oğlum, bu doya doya oynadın mı diye soruyorum. Emeğinize yüreğinize sağlık başkanım