Her şeyin başı

Maddiyat herkes için önem taşır. Çalışırız, geçimimizi sağlayacak, ihtiyaçlarımızı karşılayacak, geleceğe yatırım yapacak maddi varlık elde etmek için. Öylesine çalışırız ki, bazen sağlığımızı hiçe sayarız. Uğruna gece gündüz, var gücümüzle çalıştığımız maddiyat mıdır her şeyin başı?
Kimilerimiz varlığı ile bir başkasına karşı üstünlüğünü göstermek için gayret içindedir. Evi, arabası, eşyası, yüzüğü, bileziği ile yarışırken bazıları da makamı ile bir başkasına olan üstünlüğünü bir şekilde göstermenin derdindedir. Bazıları için hiçbir şey ifade etmeyen bu sayılanlar kimileri için ölüm-kalım mevzuudur. Geçimsizlik, boşanma, kavga sebeplerine bir göz atın abarttığımı düşünüyorsanız.
Değişik kişi ve versiyonları olan bir hikaye vardı “hiç olmak” ile ilgili:
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
- Kimsin?
- Hiç, demiş Hoca, “Hiç kimseyim.” Dudak büküp önemsemediklerini görünce, bu kez Hoca sormuş:
- Sen kimsin?
- Mutasarrıf, demiş adam kabara kabara.
- Sonra ne olacaksın? diye sormuş Nasrettin Hoca.
- Herhalde vali olurum, diye cevaplamış adam.
- Daha sonra? diye üstelemiş Hoca.
- Vezir, demiş adam.
- Daha daha sonra ne olacaksın?
- Bir ihtimal sadrazam olabilirim.
- Peki, ondan sonra? Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
- Hiç.
- Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca Nasrettin. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin hiçlik makamındayım.
Aslında hepimiz hiç olacakken bir sürü anlamsız çekişmelerle hayatı birbirimize zehir etmenin telaşına neden düştüğümüzü bir düşünebilsek, birçok problemimizin kendiliğinden çözüldüğünü fark edeceğiz.
Her şeyin başı olarak; toprak, su, hava ve ateş olarak ayrı ayrı ele alınabilecek dört güzelden ve daha başka şeylerden de bahsedilebilir ama konuyu farklılaştırmamak üzere buraya girmiyoruz.
Lise Sağlık Bilgisi ders kitabında bir beyit vardı:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.
Kanuni Sultan Süleyman tarafından yazılan bu mısraların ne anlama geldiğini idrak edecek kafamız o zaman yoktu. Ne zaman ki sağlık ile ilgili problemler yaşamaya başlıyorsun, o zaman bu beytin ne anlama geldiğini de, sağlığın ne kadar önemli olduğunu da öğreniyorsun. Ya yaş olgunluğu, ya sağlık problemleri veya başkalarının yaşadıkları ya da yaşayamadıkları, sağlıklı olmanın çok değerli, en değerli şey olduğunu öğretiyor.
Sağlık, “Bireyin fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam bir iyilik durumunda olması, vücut esenliği, esenlik, sıhhat, afiyet.” Olarak tanımlanıyor Türk Dil Kurumu sözlüğünde. Tam bir iyilik durumunda olmadıktan sonra başka değerli olan nedir acaba? Mesela akıl sağlığı olmayan biri, nasıl değer bilebilir ki? Bir azamız işini yapamaz olduğunda anlamayalım sağlığımızın ne kıymetli şey olduğunu. “Kaybetmeden kıymet bilinmez.” deseler de, insan akıl ve idrak kabiliyetine sahip bir varlık olarak neyin ne kadar değerli olduğunu kavramak durumundadır. Elden giden şeylerin ardından “ah, vah, keşke, tüh!” demenin faydasının olmadığı aşikârdır.
“Çok mal kazanmak için harcadığımız sağlığı, kazandığımız varlığı verdiğimiz halde geri alamıyoruz.” Gerçeği hepimizce malumdur. “Her şeyin başı sağlık” der büyüklerimiz. Sahip olduğumuz en büyük nimetlerden olduğu bir gerçektir. Sağlığı verenin, doğru ve gereği gibi kullanmamız gerektiğinden de hesaba çekeceğini unutmamak lazım.
Sahip olduklarının ve sağlığının kıymetini bilenlerden olmak dileklerimle.