Kartal tavuk olursa

Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar. Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler.
Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar.
Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır. İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar… Herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir.
Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar:
“Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı, buğdayı böyle ye!…”
Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna; tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da…
Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. Oldukça uzun kanatları vardır. Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır.
Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir.
“Anne bu ne?” diye sorar.
Anne tavuk;
“Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.”
“Ne de güzel uçuyor!..” deyip iç geçirir yavru tavuk…
“Evet yavrum. Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı. Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.”
O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, “Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim.” diye hayıflanır.
Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider.
Onu bir tavuk gibi defnederler. Oysa ölen bir kartaldır.
Hikâyede kim suçlu, kim suçsuz, kim haddini bilememiş, kim kendini bilememiş gibi birçok sorularla kafanızı meşgul edebilirsiniz.
Siz çok yetenekli de olsanız da size yapılan muameleyi okuyamaz, anlayamazsanız sonunda okumamaya ve anlamamaya mahkûmsunuz demektir. Artık şartlı kabullenmenin kölesi olmuşsunuzdur.
Yok eğer siz ben anlarım, ben okurum, ben düşünebilir ve fikir beyan edebilirim diyorsanız işte o zaman bulunduğunuz ortamda size karşı çıkanlar, aslını mı inkar ediyorsun diyenler olacaktır. Buna hazırlıklı olmak gerekir.
İnsan diğer canlılardan farklı yaratılmıştır. Sorgulayan, düşünebilen ve en önemlisi de fikir beyan edip akleden canlıdır. Ben kartal yavrusuyum ama tavuk gibi yaşayanlardan olmayacağım dediğiniz zaman farkınız ortaya çıkacaktır. İnsanı insan yapan da budur.
Çok gariptir ki; İnsan kendini çok iyi tanıdığını iddia etmesine rağmen, ne yazık ki en fazla yanıldığı mevzulardan biri de kendisini tanıyamamasıdır. Çünkü insan eğer kendisine biçtiği değeri, konumu ve rolü ilahî kelamın rehberliğinde belirlememişse, kesinlikle mutlak sahibi olan Allah (c.c.) ile aynı dili konuş(a)mayacaktır. O halde her mümin “Ben Kimim?” ve niçin buradayım sorusuna ondan cevaplar bulmaya çalışmalıdır.
“İşte ben, beni buldum Ya Rabbi! Ben buyum, günah işleyen, günahını sana itiraf eden; bazen iyi işler yapsam da, çoğu zaman iyi işlerime kötü işler karıştıran… Tam ümitsizliğe kapılıp, benden adam olmaz dediğim zaman senin Gafûr ve Rahim ismini duyup ümit tokmağını elime alıp, senin mağfiret dağıtan kapını çalan… İşte ben buyum ve ben kendimi senin kitabında buldum” diyebilmelidir.
Aksi takdirde size biçilen elbiseyi giymeye mahkûmsunuzdur demektir. Özgürlüğü yaşamadığınız gibi sizden sonra gelecek olan nesillere de özgürlüğün tanımını yapamayacaksınızdır. Tanımı yapılmayan bir kavramın anlaşılması ve daha da önemlisi yaşanması mümkün olmayacaktır. Sorgulamayan, sebep-sonuç ilişkisi üzerine kafa yormayan bir nesil ile karşı karşıya geleceğiz demektir.
“Yanlışı alkışlıyorsan fikrin yoktur.
Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan aklın yoktur.
Yalana sahip çıkıyorsan ahlakın yoktur.
Akıl ve ahlakını, kiraya verdiysen, sen zaten yaşamıyorsundur.” Der büyüklerimiz.
“Asla onun gibi olamazsın.” diyenlere ben daha iyi olacağım demediğiniz sürece tavuk olmaktan kurtulamayacaksınızdır. Tercih tamamen sizin. Çünkü insan akletmesini bilendir. Yoksa diğer canlılardan ne farkımız olacak ki? Değil mi?
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
Emeğine yüreğine Sağ olasın değerli başkanım.
Teşekkürler sağolasın başkanım hemşerim çok güzel bir yazı kaleme almışsın tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum
Maalesef hepimiz kendimizi tavuk kümesinde bulduk.Halbuki gökyüzüde bizim için yaratılmıştı .Ne mutlu akledip kümesten çıkabilenlere!
Kalemine sağlık abi güzel bir hikaye …ınsanoğlu sürekli kendini yenilemek zorundadır…
Bir de deve hikayesi anlatabilirsin “Nerem doğru ki”
Ahsen
Kartal Kartal olalı böyle bir şartlanmişlik görmedi.
İçinde yaşadığımız şu kâinat çeşitli canlı ve cansız varlıkları barındıran bir gezegendir. Nebatat alemi hayvanlar alemi için yaratılmıştır. Nebatat ve hayvanlar alemi ise insanoğlu için yaratılmıştır. Tasavvuf erbabı bu silsileyi siralarken en altta bitkiler alemi dediğimiz ruh-u nebatat, onun üstüne hayvansal ruh ve en üste de insanı ruh olarak sıralamışlardır.
Kuranı kerim cümleleri ile kainatın esrefi mahlukatı insandır.
İnsan nasıl yaratıldığını bilmez ve incelemez ise bu dünyada varoluş gayesini bilememiş demektir. Niçin yaratıldığını ve niçin bu dünyaya gönderildiğini sorgulamayan insan hayvanî ve nebati varlıklardan farkını anlayamamış demektir.
Nebatat ve hayvanat âleminde gezen aklını kullanmayan insan bir nevi nebatat ve hayavan alemine yapışmış bir böcek gibidir.
Akıl, ruh, düşünce insan içindir.İnsan en değerli yaratıktır. İnsan okuduğu edindiği bilgi birikim ve deneyim ile yeni karşılaştığı maddi ve manevi sorunlar karşısında muhakeme gücü sayesinde içinden çıkmıştır.
Ahlak ve fazilet insan içindir. Başkanım dediği gibi akıl ve ahlâkı kiraya verdiysen yaşamıyorsun demektir.
Şanın yüce olan Allah ile irtibatın koptu ise ha insan ha nebat farkın yok. Hele bir de bu yazıda anlatılan hikayede olduğu gibi etrafını tavuklar sarmış ise sənin tavuk olmadığını anlatacak birileri mutlaka lazım. Farklı olduğunu ve fark ortaya koyduğunu düşünüyorsan çevrendeki tavukları aldırış etmeden doğru yolda yaratıcı ile diyaloğunu (kuran ve sünnet) koparmadan azimle yurumelisin.
İnsana insan gibi davranmak. Kartala kartal gibi tavuğa tavuk gibi davranmak lavuğa lavuk gözü ile bakmak şarttır.
Varlıklara hakettiği değeri vermek ancak böyle olur.
Kurani bir deyim olan hasune iyi olma ihsan iyilik Ahsen ise en mükemmel anlamda iyi güzel demektir. İnsanın ahseni takvim üzere yaratılması demek varlıkların en mükemmeli olarak yaratılmış olması demektir.
İnsana insan gibi hatta ahsəni takvim üzere olduğunu unutmamak kuranı emirdir.insan bu değerleri yitirmiş ve etraftaki lavuklardan pardon tavuklardan bir tavuk olmuş ise esfeli safilin (yaratılmışların en aşağılık olanı) olmuş demektir.
Ağzınıza yüreğinize sağlık olsun başkanım. Okuyanlara yarar versin inşallah.
Tam isabet başkanım güzel olmuş.Kalemine sağlık
Emekleriniz için çok teşekkür ederim.Degerli hocam tespitleriniz güzel bu konuda her kesimin kafası karışık gibi.Dün itibari ile Aym verdiği kararla yeni bir süreç başlıyor gibi . Hayırlısı