Başlamak – A. Ozan

Bir adımdır başlatan yolu. Nice uzun yollar vardır ki, onun da başlangıcı bir adımdır. Daha evvelinden bir niyettir aslında başlatan. Nice şaheserler de bir temel ile başlamaktadır. Öncesinde bir istek, bir niyet ve iyi bir planlama gerektiği aşikardır.
Başlamak zordur. Ölü toprağının silkelenmesini gerektirir. Azimli, kararlı olmayı gerektirir. Rahatlık olarak ifade edilebilecek bazı şeylerden vazgeçmeyi de gerektirir. Yapılacak işe dair bir birikim ve ehliyet lazım olduğunu da ilave etmeliyim. İyi yetişmiş insanların, işini de çok güzel yaptığını görmüşsünüzdür. Gönül vermek, baş koymak gerekir ki kalıcı işler, güzel isimler bırakılabilsin. Ziya Paşa’nın bu beytini genelde olumsuz mana için söyleriz ama her iki mana için de yerinde bir tespittir:
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
“Ben bu işi şöyle yaparım, ben böyleyim, ben, ben…” deyip durman boşunadır. Yaptığın iş, ortaya koyduğun hizmet, ürettiğin eser… senin ne olduğunu gösterir. Çalışkanlığın, tavırların, tarzın, kelimelerin, soruların ve cevapların seni ele verir. İlla ki işini nasıl yaptığın, kimlerle dayanıştığın, arkadaşların senin aynandır.
Yolcu olmak var başlangıçlarda. Bu yolculuğun uzun soluklu olması, meşakkatli olması mümkündür. Yola çıkarken yol arkadaşları edinme önemli olduğu gibi bazı yolculuklarda akıntıya karşı kürek çekmeyi, yalnız kalmayı, kalabalıklara karşı meydan okumayı da göze almak gerekebilir. Sağlam bir irade gerekir ki başlanılan yolda yürünebilsin. Bunun için de iyi bir eğitim, ahlak ve inanç ile donanmış olma durumu kendini göstermektedir. Ahlaktan yoksun her bir iş, insanlara eziyetten başka nedir ki?
Başlamaya karar vermek için çoğunlukla -amiyane tabirle- gaza geliriz, dolduruşa, galeyana geliriz. Başladığımız gibi sürmesini istesek de bir zaman sonra birçok başlangıçların akamete uğradığına şahitlik ederiz. “Türk gibi başlamak” diye bir tabir ortaya çıkarken bitirme noktasında aynı şeyi söyleyemiyoruz maalesef.
Canlı bir örnek olarak esnafın bir işe başlama ile o işi bitirme isteğini gözlemleyebilirsiniz. Sadece esnaf için örnek vermemiz haksızlık olabilir. Toplumun geneline de baksanız aynı manzaradır görülen. Bir şekilde başlanılan ve bitirilemeyen sürüyle proje ile karşılaşırsınız. Yanlışa alışmışlığın insanı doğruya yabancı kılması durumu o kadar sırıtır ki, ne yapacağınızı şaşırıp kalırsınız. Beklemediğiniz insanlar bile yalana sarılmış, işini savsaklar halde karşınıza çıkarlar.
Başlanılan işi bitirmeme üzerine mazeret üretme, yalan ile mümkün olmaktadır. Bir yalanı başka bir yalan ile doğrulama ayrı bir meziyet olarak görülür. Zaten bir kez yalan söyleyince peşine yenisini de söylemek adetten olmuş gibidir. Her yalan bir başka yalana gebedir. Yalancılar ise sevilmeyen, saygı ve güven duyulmayan, bugün kazanmış görünse de uzun vade de kaybedenlerdir. Ve yalan, bulaştığı her işi eksik bırakır. Oysa başlama azmi ile bitirilen işe, şöyle dönüp bakınca elde edilen mutluluk paha biçilemezdir. Kendimize yapılmasını istediğimiz şekilde bir çabanın içinde olmak gerekir her dem.
Sabır ve sebat ile Bismillah denilip çıkılan yollara yolcu olma, bu yolculuğun en büyük gayesinin de kul olma bilincini daima canlı tutacak yoldaşlar edinme azminde olanlara selam olsun.