Sakız patlatmak

Televizyonda yayınlanan bir bilgi yarışmasında gördüğüm ve bizim eğitim sisteminde yetiştirdiğimiz genç ile sunucu arasında geçen konuşmalar beni bu yazıyı yazmama sevk etti.
Yarışmaya başlamadan önce sunucu soruyor:
Ağzında bir şey mi var?
-Evet, ağzımda sakız var. Rahatlamak için sakız çiğniyorum.
-Derslerde de böyle sakız çiğneyebiliyor musun? Sorusuna yarışmacı.
– Hayır, derste çiğneyemiyorum (çiğnemiyorum değil, çiğneyemiyorum)
Sunucu tabi o zaman çeneye bir destek gelebileceğini söyleyerek (ki bu cümleyi de ben kabul etmiyorum) yarışmacıya mesaj vermek istedi.
Yarışma başlamadan önce Japon kültürü, Amerikan kültürü ve Türk kültüründe özellikle de toplum içerisinde sakız çiğnemenin toplumsal tepkileri karşılaştırıldı. Yarışmacı, Japon kültüründe kesinlikle buna izin verilmeyeceğini belirtti (-ki doğru). Bizim kültürümüzde ise arada kalındığını belirtti. Türk kültüründe sakız çiğnemesine izin verenler bir de vermeyenler olarak ikiye ayrıldığını belirtti.
Daha özele inerek de bunu öğretmenlerin yaptığını belirtti. İşte tam da burada ben devreye girmek isterim.
Öncelikle yakın zamana kadar özellikle de toplum içerisinde sakız çiğnemek hoş karşılanmayan bir durumdu. Bu bir saygısızlıktı katılımcılar açısından. Ciddi tartışmaların yapıldığı bir ortamda sakız çiğnemek ise saygısızlıktan çok öte bir durum olarak yorumlanırdı. Dikkat edin cümlemi geçmiş zaman cümlesi olarak kullanıyorum.
Sakız çiğnemenin saygı kuralları içerisinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ayrıca tartışılabilir ama belli mekânlarda belli durumlarda ben de saygısızlık olarak algılarım. Hatta araba kullanırken dahi sakız çiğnemekten çekinirim. Hastaneye, resmi daireye girerken, bir görevli aracını durdurup onunla konuşurken sakız çiğnemekten uzak durur hatta bunu bir utanma durumu olarak görürüm.
Ben çoğu örflerin ve değerlerin korunması gerektiğine inanlardanım. Zaman bu değerleri önemsiz bırakmış görünse de daha çok sahiplenmek gerektiğini düşünürüm. Bu anlamda muhafazakârım. Şunu da kabul etmeliyim ki bahsettiğim bu konularda kendi çocuklarımla dahi fikir ayrılıkları yaşadığımı belirtmek isterim.
Bu gibi örneklerle karşılaştığımda Arif Nihat ASYA’nın;
Bize bir nazar oldu, Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu.
Ne şöhretten hastayız, ne de candan hastayız
Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız
Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık
Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız.
Şiiri aklıma gelir. Buna gerek var diyerek birçok değerlerimizi ve adetlerimizi bir unutur olduk. Oysa bu değerler anlamsız görünse de aileyi, toplumu birbirine bağlayan köprü vazifesi gördüğünü fark edemez olduk.
Yarışmacıya tekrar dönecek olursak. Öğretmenlerin sakız çiğnemesi hususunda farklı davranışlar gösterdiklerini ve Türkiye’nin bu noktada arada kaldığını söylüyordu.
Katıldığım onca seminerde buna benzer örnek verirdim. Bir okulda aynı gün içerisinde 3 nöbetçi öğretmenin olduğunu düşünelim. Teneffüs olduğunda ağzında sakız çiğneyen bir çocuğu gören nöbetçi öğretmenlerden bir tanesi;
Çocuğa sesini yükselterek ve arkadaşlarının yanında biraz da gururu ile oynayarak ağzındaki sakızı çıkarmasını söylüyor.
Diğer nöbetçi öğretmen; Çocuğu yanına çağırarak birebir görüşme yapıyor ve okul içerisinde sakız çiğnemesinin doğru olmadığını ve okulun kurallarına uymasını uygun bir dille söyleyerek öğrenciyi uyarıyor.
Bir diğer nöbetçi öğretmen ise; Ağzında sakız çiğneyen öğrenciyi gördüğü halde bir mahsuru yok düşüncesiyle sakız çiğneyen öğrenciye karşı hiçbir tepki göstermiyor ve adeta okulda sakız çiğnemenin onayını vermiş oluyor.
Üç ayrı öğretmen ve üç ayrı tavır. Siz okuyucularım arasında dahi bu öğretmenlerimiz gibi farklı düşünenleriniz olacaktır. Ama burada eğitim anlamında ciddi bir problem ortaya çıkacaktır ve aslında yarışmacı profilleri ile karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. Bu davranışa karşı tepkisizliğin sonucudur yarışmacı gencimiz.
Öğrenci üç farklı tutuma karşı üç farklı davranış geliştirmeye başlayacaktır. Sakız çiğnenmesini uygun görmeyen öğretmeni gördüğünde hemen sakızını çıkaracak, hiç tepki vermeyen öğretmene karşı tepkisiz ve lakayt davranış geliştirecektir.
Uygun bir dille ve gerekçeleri ile anlatan öğretmene karşı daha farklı davranmaya başlayacaktır. Dolayısıyla üç farklı kişilik oluşmaya başlayacaktır bu öğrencimizde. Oysa kurumların ve grupların kurallarla işlemesi her zaman faydalıdır. Tüm mesele; gençlerimizi kaybetmeden, makul gerekçeler sunarak insanların kurallarına uymasını sağlamaktır.
Teneffüslerde öğretmenler olarak aynı tepkiyi vermediğimizden sebep, teneffüslerden öte artık sınıf içerisinde sakız çiğneyen öğrencileri görmeye başladık. Bundan sonraki göreceğimiz fotoğraf ise; şişirip şişirip öğretmenin yüzüne sakız patlatan öğrencileri görmek olmasın. Meseleyi sakız üzerinden vermek istesek de birçok alanda benzer örneklerin maalesef çoğalarak karşımıza çıktığını da görmekteyiz.
Bu anlamda kurallara önem veririm. Aksi takdirde en büyük kuralımız kuralsızlık olacaktır ki bu çok daha vahim sonuçlar doğurmaya her zaman gebedir.
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
Gerçekten de cereyanda kaldık.Fatih Hocam.Allah’a emanet olunuz.
Ahlaki kurallarimiz onemli
Unutmayalım Ödün ödünü doğurur.Gençlerimizi kaybetmeden, makul gerekçeler sunarak insanların kurallarına uymasını sağlamak daha faydalı olacaktır.Selamlar…
Fatih hocam, önemsediğim bir konuyu kaleme almışsınız. Evet eğitimin belli kural ve disiplinlerde yapılmasını gerekli buluyorum. Kaleminize sağlık.