Bir Ayete Tutunmak- A.Ozan

…
Vur kazmayı dağa Ferhat
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kişne kır at, kişne kır at
Çoğu gitti, azı kaldı.
Doğar bir gün benim günüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kırk gün, kırk gece düğünüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Ektik, ektik, yetişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Bütün yollar bitişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.
…
Her canlı gibi elimizde olmadan ve bizce malum olmayan bir doğum, büyüme ve ölüm sürecini tamamlama içerisindeyiz. Herkes eşit bir ömür yaşamamakla beraber, doğum zamanımız ve çocukluğumuz bilinen zamanlardır.
Değişik şart ve imkânlar ile bu dünyada var oluş gayemiz olan imtihan ve kulluk serüvenini yaşadığımız anlardayız. Bu anlamda hayatın en önemli zamanlarındayız denilebilir. Bilinçli olma, aklını, imkânını kullanma yetileri, elbette imtihanın yönünü başarıya çeviricidir. “Nakarat” isimli şiirinden üç dörtlük aldığımız Üstad Necip Fazıl’ın da dediği gibi –kaç yaşında olursak olalım, ömrümüzün- “çoğu gitti, azı kaldı.”
“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk Suresi 2) Çok bağışlayıcı olduğunu defalarca ifade eden Âlemlerin Rabbi, ölümü ve hayatı yaratmıştır ki hangimizin güzel amel işleyeceği ortaya çıksın. Kul olma vazifesini en güzel şekilde ortaya koyalım için var bu hayat. Gerçek hayat ise ölümsüzlük, her türlü güzelliğin zirvesi ve ödül yurdu olan Ahirettir.
Bütün bunlar var ve herkesçe malum iken geçen gün sanki ilk defa okuduğum bir ayete tutuldum. Ya da o ayet tuttu beni. Yeni bir heyecan kapladı içimi, gözüme fer, dizime derman geldi adeta. Kendimi sorgulardım zaman zaman. Bunca zamandır okuyor, konuşuyor ve yazıyorsun da yapıp ettiklerin kimin derdine derman oluyor? Yaptıklarını kim biliyor? İnsanlara, insanlığa ne kadar faydalısın?… gibi uzayıp giden soruları kendime soruyordum. Yazdıklarımla, sanki her yerin karanlık olduğu bir mecliste, seviyesini bilmediğim bir topluluğa hitap ediyorum. Kim ne alıyor, ne anlıyor bilmiyorum. Bazen tökezleyecek gibi olsam da, duyduğum güzel cümlelerin motivesiyle devam ediyordum yaptıklarımı yapmaya.
Bu ayet ile karşılaşınca, bunca zamandır yaptıklarım için çok mutlu oldum. “İyilik yap at denize, balık bilmezse Halık bilir.” der ya atalarımız. Bir nevi bu idi Maide Suresi 35. Ayet : “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda çaba harcayın ki kurtuluşa eresiniz.” Bi daha, bi daha, defalarca okunacak güzellikte bir ayet. O’na yaklaşmaya vesile aramak, O’nun yolunda çaba harcamak… O uğurda yapılacak her şey en güzel amel olarak da ifade edilecektir. Daha ne duralım ey dostlar, birbirimizle yardımlaşma içinde olarak, birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye ederek imtihanımızı kolay kılmaya hücum vakti değil midir?
Hangimiz iddia edebilir ki; “Benim daha yaşayacak çok zamanım var.” diye. Geçen her gün bizi kabre bir adım daha yaklaştırıyorken ve aradaki mesafenin ne kadar kaldığından haberimiz yok iken bugün fırsatımız, imkânımız var iken yapabileceğimiz iyi ve güzel şeyleri yaparak “O’na yaklaşmaya vesile” aramaya gayret etmeliyiz ki kurtuluşa erenlerden olalım.
Azı kalmış olan ömrümüzü, Allah’tan gereği gibi korkarak, O’na yaklaşmaya vesile olacak amelleri işleyerek, O’nun yolunda çaba harcayarak tamamlayıp kurtuluşa erenlerden olma dileklerimle…
Elinize yüreğinize sağlık başkanım. Biz sizi allah ic8n sevdik. Ibrahim e şu taşıyan karınca misali olabilmek onemli allaha emanetsiniz