Yolculuk – A. Ozan

Niyet, karar ve eylem aşamalarını geçerek bir yolculuğa başlamak değişik duygulara sevk eder insanı. Burukluk, heyecan, korku ile isteme- istememe açmazını barındırır. Özlemin sona erecek olması yanında yeni özlemlere zemin hazırlar.
Yolcu için yol gerekir. Bir yolda olmak lazımdır. Atalarımızın dediği gibi: “Yolcu yolunda gerekir.” Bir yere doğru gitmeye hazırlanan, yol hazırlığı içinde olan, fikrini olgunlaştırmış olan kimse, kimi sebeplerden ötürü oyalanmamalı, zaman geçirmeden yoluna koyulmalıdır. Bir amacı gerçekleştirmek için çalışan, gayret sarf eden kimse kimi sebeplere takılıp kalmamalıdır. Vakit kaybetmemeli ve bir an önce hedefine varmak için harekete geçmelidir.
Yol arkadaşı, yolcu için oldukça öneme sahiptir. Arkadaş, bazen olmasıyla bazen de olmamasıyla önemlidir. Üç çeşit arkadaştan söz edilir: Birincisi: Ekmek gibidir, her gün ararsın. İkincisi: İlaç gibidir, lazım olunca ararsın. Üçüncüsü: Mikrop gibidir, lazım olunca o seni arar bulur. Herkes için arkadaş değerlidir de kimi duracağı yeri bilebilse. Arkadaşın önemine dair o kadar güzel cümle vardır ki en güzeli “Kişi arkadaşının dini üzerinedir.” buyuran Peygamber Efendimize aittir. Bunu temel alarak “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” diyen atalarımız güzel bir çıkarımda bulunmuşlardır.
Yolculuk sebeplerinden olarak, ortam değiştirmek, işlerin iyi gitmediği durumlarda başvurulacak bir yöntem olarak göze çarpmaktadır. Nefes almak için bir duraksamak, kafa dinlemek, ilgiyi daha iyi toparlayabilmek için dağıtmak, farklı bir hava almak, yeni bir yer görmek de “Tebdili mekânda ferahlık vardır.” cümlesine dâhildir. Gücü yetmez olur insanın, nefesi tükenme durumuna gelmiştir. Söyledikleri kar etmez, susunca da gönlü razı gelmez. Bir değişiklik gerekir daha azimli, daha motive olmuş bir bilinçle yeniden başlayabilmek için.
Görülecek yerler var yol güzergâhında. Başımızı kaldırınca farkına varılacak, nice güzellikler görünecektir. Geçmiş kavimlerin yaşantısından izler taşıyan mekânlar, her şeye rağmen akıntısına devam eden nehirler, yemyeşil ovalar, kurumlu dağlar. Her birinde ne çok anı vardır. Kurşun rengindeki bulutlar, yağmura gebedir. Ne çok kimseyi ıslatmıştır o yağmurlar. Dudağı çatlamış toprağa can olmuştur. Ne çok şeye şahitlikleri vardır mekânların. Eskiler şehirleri dağın yamacına kurmuş ovayı tarım maksatlı kullanmışlar. Şimdilerde evlerimiz ova üzerinde. Yokluktan, felaketten bahsederken bu konuyu da dikkate almak gerek kanaatindeyim.
Kapalı mekânlarda sigara içilmemesini sağlayan kanunu uygulamaya koyanlara rahmet, uygulamayı benimseyenlere teşekkür dilekleri ile sürdürdüğümüz otobüs yolculuğunda, araçların konforundaki değişim ile yolların güzelleşmesi dikkatlerimizden kaçmıyor. Eskiden şoförün koyduğu –genellikle- arabesk kaseti birkaç kez dinleme mecburiyetinde kalırken şimdi her koltuk önünde bulunan ekranlar içerik zenginliği ile konfor sunuyor. Rahmetli Erdem BAYAZIT’ın “Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair” adlı muhteşem şiirinde
…
Anadolu bozkırlarında
İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru
Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
Cesur otobüs pencerelerinden
…
ifadesini bulan yamalı asfaltlı yollar çok şükür ki tarih oldu artık.
Lise Edebiyat kitaplarında tanıştığım, sonrasında çok derin manaları olduğunu fark ettiğim Yahya Kemal BEYATLI’nın “Sessiz Gemi” şiiri hazin bir yolculuk hikâyesi canlandırır gözümüzde:
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Her birimiz, doğum ile başlayan ve mezara kadar gidecek olan yolun yolcusu değil miyiz? O halde yolu iyi seçmeli, iyi yolda olmalı ve illa ki iyilerle yoldaş olmalıdır. Aynı yolu tekrar yürüme hakkımızın olmadığını, her geçen günün bir merhale olduğunu ve sonun ne zaman olacağı belli olmayan yolun, her an tükenmeye aday olduğunu bilerek yaşayanlardan olmak dileklerimle.