Kuyudaki Eşek

Köyün birinde, adamın eşeği, kör bir kuyuya düşmüş. Nasıl düştüğüne gelince; belki kuyunun ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerinde de toprak vardı, zamanla tahta çürüdü, toprakta yeşeren otları yemek isteyen eşek de düştü kuyunun içine.
Hayvancık saatlerce acı içinde bağırdı. Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet iyi değil. Zavallı eşeği kuyunun dibinde acılar içinde mahzun bakınıyor. Üstelik ayağını da incitmiş. Eşeğini kurtarmak için adamcağız köylülerden yardım istedi.
Köylüler, o çukurdan o eşeği nasıl çıkarırız? Diye kendi aralarında tartışmaya başlamışlar. Kimisi ip getirelim demiş, kimisi aşağıya doğru bir merdiven koyalım aşağıdan eşeği iteleyerek yukarı çıkaralım demiş.
Kurtarma önerileri bir başkaları tarafından olmaz, bu eşek buradan kurtulmaz cümleleri ile ortada kalmış.
Köylüler bakmışlar ki tüm kurtarma önerilerine olumsuz bakılırken sonunda içlerinden birisi sesini de yükselterek;
-Bu eşek kurtarılabilecek gibi değil, uğraşmaya değmez, demiş.
Bu cümleden sonra madem öyle kuyuyu toprakla örtelim eşek daha fazla acı çekmesin demeye başlamışlar. Eşeğin kurtulacağına dair hiç kimse olumlu cümleler kullanmamışlar. Deyim yerinde ise eşeği ölüme terk etmişler.
Küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atmaya başlamışlar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe ayaklarının altına almış.
Üzerine atılan topraktan rahatsızlık duymaya başladıkça toprağı tepelemeye başlamış. Köylüler eşeği gömdüklerini sanıyorken attıkları toprak sayesinde eşek her an biraz daha yükselmiş ve sonunda kuyunun yukarısına çıkmış oldu.
Böylelikle eşek de kurtulmuş oldu. Köylüler bu işe şaşıp kalmışlar.
Hayatın kendisinde vardır ümidi kesmek. İnsanın fıtratında vardır. Ancak bu ümitsizlik hem inancımızın gereği hem de hayata tutunmak adına yapılmaması gereken bir durumdur.
De ki: “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” (Zümer / 53. Ayet)
Dediler ki: “Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma.” Ayetleri de apaçık bir şekilde ümidimizi kesmememizi emretmektedir. (Hicr Suresi, 55. Ayet)
En sıkıştığımız, zorda kaldığımız zamanlar insanoğlunun ümitsizliğe kapılmasına sebep olan zamanlardır. İnsanoğlu farkına varmasa da bu zor zamanlar hayata daha çok sarılma nazarında bizleri güçlü kılan zamanlardır. Deyim yerinde ise bizleri güçlendiren zamanlardır. Ancak sizi güçlü kılmasının şartları vardır. Zor zamanlarda gösterdiğiniz direnç ve ye’ise düşmemek.
Ye’ise düştüğünüz an, aynı zamanda sizin bittiğiniz an’dır. Her ne kadar umduklarımızın büyük bir kısmına ulaşamasak da yaşamak güzel şeyleri umarak yürüdüğümüz bir yol olduğunu unutmamak gerekiyor.
Hayat devam ederken, zorluklar üzerimize doğru gelir de ne yapacağımızı bilemeyiz. Kör kuyuya bile düşseniz, üzerinize toprak da atsalar bütün engellere rağmen bir çıkış yolu bulabilirsiniz. Hayatınızın kararması ya da aydınlığa kavuşmanız tamamıyla sizin ümit ile ümitsizlik arasında vereceğiniz karara bağlıdır.
Hiçbir şey yapmayarak karanlıkta da kalabilirsiniz, gayret ederek ümidinizi yitirmeyerek aydınlığa tekrar kavuşabilirsiniz.
Hatırlatmak da fayda var: Eşeklik edip ot uğruna kuyuya düşmemeye de dikkat etmek gerekir. Çünkü her zaman eşek gibi şanslı olamazsınız.
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
Doğasında eşeklik varsa ot Uğruna Ya da başka bir şey uğruna kuyuya girer emin ol.
TRT de Ramazan iftar duasında şöyle bir ifade vardı “ ya Rabbi bizlere yaşama sevinci ver her türlü zorluğa karşı dayanma gücü ver” diye rahmetli Nur Subaşı davudi sesiyle kulaklarımda.Yaşamak güzel şeyleri umarak yürüdüğümüz bir yol, her ne kadar umduklarımızın büyük bir kısmına ulaşamasak da. Selamlar
İnancımız başta olmak üzere hayatımız Hüzün süre içerisinde Ümitsizliğe kapılmak zaten doğru olmaz emeğinize yüreğinize sağlık
Sağolasın başkan ibretlik bir hikayeden çok güzel bir mesaj. Teşekkürler.